Serhed’in kadim kenti Wan kenti ve halkı tarihten getirdiği derin kültürel mirasıyla düne ışık tuttuğu gibi, insanlığın temel değerlerinin yaşatılması için yarınlara da umut olmaktadır. Özellikle tüm köleleştirme, katliam ve soykırım siyasetlerine rağmen insanın insan olmaktan kaynaklanan değerleri için mücadele eden Partimiz PKK etrafında kenetlenmeleri Wan halkımızın özgürlükte ve insanca yaşamadaki ısrarının en somut ifadesi olmaktadır. Bu temelde binlerce en değerli evladını Kürdistan Özgürlük Mücadelesine katmış, onların şehadetlerini daha fazla mücadele etme gerekçesi yapmıştır.
Havîn yoldaşımız da Wan’da yurtsever bir ailede dünyaya gelmiş; kadim Kürt kültürünün ile geleneklerinin ve yurtsever ölçülerin hakim olduğu bir çevrede büyümüştür. Yıllardan beri soykırımcı Türk devletinin halkımıza uygulamaya çalıştığı soykırım siyaseti ve asimilasyon politikalarına karşı, halkımız büyük bir inat ve kararlılıkla geleneklerine ve kadim kültürüne sahip çıkarak yanıt vermiştir. PKK ve Önder Apo’nun çıkışıyla, soykırım siyasetine karşı yurtsever halkımız direnişçi Kürt kültürünü ve Önder Apo’nun kadın özgürlükçü yaşam felsefesini birleştirerek onurlu bir mücadelenin sahibi olmuştur. Bu onurlu direnişçi kültürün içinde büyüyen Havîn yoldaşımız, tarihsel sorumluluğunu görerek ve kadın özgürlük hareketinin fedai bir militanı olmak için 2014 yılında gerilla saylarına katılmıştır.
Gerilla yaşamını ‘yeni bir sayfa, yeniden doğuş’ olarak tanımlayan Havîn yoldaşımız, anı anına kendisini eğiterek, Önder Apo’nun ideolojisinde derinleşerek düşmanın soykırım siyasetini ve tecavüzcü zihniyetini bilince çıkarmıştır. Büyük bir mücadelenin öncüsü olmanın verdiği sorumluluk ve özveriyle her türlü zorluğun üstesinden gelerek kısa sürede yetkin bir militan olmuştur. İşgalcilere kaşı büyük intikam hırsı ile her zaman en ön cephede olma ısrarında olmuştur. Her dakikasını büyük hesaplaşmaya hazırlanarak, gerilla savaşında yetkinleşerek geçiren Havîn yoldaşımız, yoldaşlarıyla beraber işgal saldırılarına karşı Zilanların ruhuyla çarpışarak onur yürüyüşünü yılmaz bir direnişle taçlandırmıştır. Havîn yoldaşımız, her zaman kadın özgürlük mücadelesinin fedai bir militanı olarak anılacak ve Zagros kahramanları olarak mücadelemizde yaşayacaklardır.
Soykırımcı Türk devletinin işgal saldırılarına karşı kahramanca savaşarak şehadete ulaşan Havîn yoldaşımız, direniş cephesindeki fedai duruşu ile Apocu militanlığın en seçkin örneklerinden biri olmuştur. Bu temelde başta Havîn yoldaşımızın değerli ailesi olmak üzere tüm yurtsever Kürdistan halkına başsağlığı diliyoruz.
Kod Adı: Havîn Havîştî
Adı Soyadı: Fehime Aşkın
Doğum Yeri: Wan
Anne – Baba Adı: Elmas – Abdurrahman
Şehadet Tarihi ve Yeri: 20 Ekim 2016 / Zap
8 Nisan 2022
HPG Basın İrtibar Merkezi
Colemêrg yöresi yurtseverliği ve gerilla direnişinde verdiği büyük bedellerle bilinir. Soykırım uygulamalarına karşı verilen direnişte her zaman öncülük etmiştir. Ulusal bilincin ve kültürel değerlere bağlılığın belirgin olduğu Colemêrg yöresi her zaman faşist Türk devletinin özel savaş uygulamalarına ve vahşi saldırılarına maruz kalmıştır. Bundan dolayı yurtsever Colemêrg halkımızın düşman saldırılarına karşı her zaman direnişte olmuş ve büyük bedeller vermekten çekinmemiştir. Nice öncü kahraman bağrında yetiştirmiş ve her nesil direnişi devralmak için yurtseverlik bilinci ile donatılmıştır. Zîn yoldaşımız da bu yurtsever bilincin hakim olduğu bir ailede dünyaya gelmiş ve aynı mücadeleci kültür içinde büyümüştür. Soykırım saldırıların yoğunlaştığı, Kobanê ve Şengal’deki halkımız şahsında Kürt halkını yok etme saldırılarına karşı tarihsel sorumluluğunu yerine getirme amacıyla 2014 yılında gerilla saflarına katılmış ve direniş saflarında yer almıştır.
Zîn yoldaşımız büyük bir coşku ve heyecanla başladığı gerilla yaşamına, aldığı tüm parti eğitimlerinde ideolojik derinleşmeyi ve gerilla savaşında yetkinleşmeyi esas almıştır. İçinde büyüdüğü ve yurtseverlik ölçülerinin esas olduğu kültür ile Önder Apo’nun paradigmasını harmanlayarak yetkin, fedai bir PKK militanı olmuştur. Yaşamdaki morali ve yoldaşlık ilişkilerindeki samimi duruşuyla bilinen Zîn yoldaşımız, kaldığı her yerde mütevazi ve emekçi kişiliğiyle tüm yoldaşların gönlünde taht kurmuştur. Kadın Özgürlük Mücadelesi’nin yetkin bir militanı olmuş ve şehitlere olan bağlılığını pratik mücadeleyle, direniş cephesindeki performansıyla yerine getirmeyi bilmiştir. İşgalcilere karşı direnişte öncü olmuş ve düşmana karşı yoldaşlarıyla birlikte kahramanca savaşarak geriye şanlı bir direniş mirası bırakmıştır. Zîn yoldaşımızın fedai duruşu ve kahramanlık öyküsü her zaman Zagroslarda süren direnişe ilham kaynağı olacaktır.
Soykırımcı Türk devletinin işgal saldırılarına karşı kahramanca çarpışarak şehadete ulaşan Zin yoldaşlarımız, direniş cephesindeki fedai duruşu ve biz geride kalan yoldaşlarına devrettiği direniş mirasını zaferle taçlandıracağımızın sözünü yineliyoruz. Bu temelde başta şehit yoldaşımızın değerli ailesi olmak üzere tüm yurtsever Kürdistan halkına başsağlığı diliyoruz.
Kod Adı: Zîn Asi
Adı Soyadı: Asya Ediş
Doğum Yeri: Colemêrg
Anne – Baba Adı: Sabiha – Ali
Şehadet Tarihi ve Yeri: 20 Ekim 2016 / Zap
8 Nisan 2022
HPG Basın İrtibat Merkezi
Kürdistan Özgürlük Mücadele’sinin tüm Kürdistan’a yayıldığı ve ülkemiz Kürdistan’da özgürlük rüzgarlarının esmeye başladığı dönemlerde Gever halkımız da Partimiz PKK’ye sahip çıkmış ve yüzlerce evladını gerilla saflarına katarak yurtseverlik görevini layıkıyla yerine getirmiştir. Mücadelemizin en zorlu, savaşın en kızgın dönemlerinde Önderliğimize ve özgürlük gerillasına sahip çıkarak düşmana en anlamlı cevabı verebilmiştir. Yaşanan savaş sürecinde başta Rizgar Gever, Rüstem Zeydan, Agit Civyan, İslam Gever ve Berçem Gever olmak üzere yüzlerce evladını şehit vermiş, bu şehitlerimizden aldığı güçle mücadelesine daha fazla sarılmıştır.
Berçem yoldaşımız da böylesi bir direniş geleneğinin yaşandığı Gever’de yurtsever ve emekçi bir ailede dünyaya gelmiştir. Çocukluk yıllarında kahraman şehitlerimizin ve gerillalarımızın destansı öyküleriyle büyümüş ve bir gün onlar gibi halkımızın özgürlük gerillası olabilmenin hayalini kurmuştur. Gençlik çağlarına geldiğinde soykırımcı Türk devletinin halkımızı yok etme uygulamalarına karşı gençlik çalışmalarına katılarak mücadeleye başlamıştır. Bu çalışmalarda başarılı sonuçlar aldıktan sonra şehitlere ve halkımıza karşı duyduğu sorumluluk gereği daha çetin bir mücadele içerisinde olması gerektiği hakikatine ulaşmıştır. Soykıırmcı düşmanın zulmüne son vermenin en öncelikli bir görev olduğu bilincine ulaşarak bu 2015 yılında özgür dağların yolunu tutmuştur. Zagroslar’da gerilla yaşamına başlayan Berçem yoldaşımız, dağlara büyük bir tutku ile bağlanmış ve PKK’nin yoldaşlığından derinden etkilenmiştir. Aldığı parti eğitimlerinde kendi kişiliğinde büyük değişimler yaratmış ve yetkin bir gerilla olma ısrarında ve çabasında olmuştur. Faşist Türk devletine karşı büyük kinle dolan Berçem yoldaşımız, gün be gün halkımıza karşı yürütülen soykırım siyasetini bilince çıkararak her geçen gün daha yetkin ve profesyonel bir gerilla olabilme çabasında ve gayretinde olmuştur. Önder Apo’nun ideolojisinde derinleşerek, faşist ve tecavüzcü zihniyete karşı tarihi direnişte Kadın Özgürlük Mücadelesinin yetkin, öncü militanı olmayı başarmıştır. Berçem yoldaşımız, mücadele azmi ve yüzünde eksik olmayan umut dolu tebessümü ile her zaman mücadelemizde yaşayacak ve yolumuzu aydınlatan meşale olacaktır.
Özgürlükteki ısrarlı duruşuyla tüm kadınlara ve gençlere ilham kaynağı olan Berçem yoldaşımız; bağlılığın, saflığın, güzelliğin ve dürüstlüğün en sade biçimde yaşandığı Kürdistan dağlarında tüm bu sıfatları kişiliğinde temsil etmeyi başarmış ve örnek bir YJA Star gerillası, özgürlük tutkunu bir kadın olmuştur.
Berçem yoldaşımızın başta değerli ailesi olmak tüm yurtsever Gever ve Kürdistan halkımıza başsağlığı diliyor, şehitlerimizin anılarını mücadelemizde yaşatacağımızın sözünü yineliyoruz.
Kod Adı: Berçem Avareş
Adı Soyadı: Berîvan Kurt
Doğum Yeri: Colemêrg
Anne – Baba Adı: Mereşhan – Veysi
Şehadet Tarihi ve Yeri: 20 Ekim 2016 / Avaşîn
6 Nisan 2022
HPG Basın İrtibat Merkezi
Yüzyıllar boyunca işgale ve talana maruz kalan halkımız tarihin her döneminde fırsat buldukça serhildana kalkmış, işgalcileri ülkemizden çıkarmak için sürekli savaşın içerisinde olmuştur. İşgalcilere karşı geliştirilen savaşlarda yüzbinlerce şehit verilmiş, bu şehadetler sayesinde halkımız varlığını koruyabilmiştir. Düşmana hiçbir şekilde boyun eğmeyen halkımız kimi zaman geniş halk kitleleri şeklinde serhildana kalkmış, kimi zaman aşiretlerin bir araya gelmesiyle direnmiştir. Köklerini Botan’dan Zagroslara kadar salan Jîrkî aşiretimiz de işgalcilere karşı verilen savaşa her zaman öncülük eden büyük aşiretlerimizden biri olmuştur. Düşmana karşı verilen savaşta halkımızın fiziki varlığını garantiye alan aşiretlerden olan Jîrkî aşiretimiz aynı zamanda Kürt kültürünün günümüze kadar korunmasında ve geliştirilmesinde de önemli bir rol oynamıştır.
Partimiz PKK öncülüğünde gelişen Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ne de daha mücadelenin ilk dönemlerinden katılımları olan bu değerli aşiretimiz tarihsel rolünü oynamaya devam etmiştir. PKK saflarında onlarca gerillası ve şehidi olan bu aşiretimizin bir üyesi olan Argeş yoldaşımız da ailesinden ve çevresinden aldığı köklü Kürtlük bilinci ve yurtseverlikle gerilla saflarına katılmıştır. Argeş yoldaşımız çocukluk yaşlarından itibaren düşmanın Kürt halkı üzerinde yürüttüğü soykırım politikalarına tanıklık etmiştir. Özellikle ilk okula başladığı zaman Türkçe bilmemesi ve düşmanın ısrarla Türkçe konuşmaya zorlaması Argeş yoldaşımız üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Anadilinin yok sayılmasını hiçbir zaman kabul etmemiştir. Düşmanın halk üzerinde uyguladığı baskıların artık tahammül edilemeyecek kadar artması Argeş yoldaşımızda düşmana karşı büyük bir kinin oluşmasına neden olmuştur. Bu baskılar ortamında sürekli arayışlar içerisinde olan Argeş yoldaşımız Önder Apo ve PKK’yi yakından takip etmiştir. 2013 ve 2015 süreçlerinde Önder Apo’nun barış için büyük bir çaba göstermesine rağmen devletin buna savaşla cevap vermesinden Argeş yoldaşımızın düşmana karşı olan öfkesi ve kini daha da artmıştır. Bir Kürt genci olarak artık düşmana etkili bir cevap verilmesi gerektiğini ve bu temelde etkili bir mücadele geliştirmesini anlamıştır. Bu temel üzerinde gerilla saflarına katılan Argeş yoldaşımız en doğru kararın verdiğini anlamıştır. Gerillaya katıldıktan sonra gördüğü eğitimlerle sistemin kişilik üzerinde ne kadar oynadığını ve kişinin kendinden ne kadar uzaklaştırdığının farkına varmıştır. Parti yaşamında gittiği her yerde yürüdüğü her patikada o patikalardan binlerce fedainin geçtiğini hissetmiş ve bu temelde mücadele yürütmüştür. Argeş yoldaşımız gerillanın yoldaşlık ilişkilerinden etkilenmiş ve kendisi de yoldaşlarına en iyi bir yoldaş olmayı bilmiştir. Yaptığı her görevin bilincinde olan Argeş yoldaşımız başarı dışında herhangi bir ölçüyü kabul etmemiştir. Gittiği her ortamda mütevazı duruşuyla her bir yoldaşının saygısını kazanmıştır. Önder Apo ve şehitlerin izinden yürüyen yoldaşımız kısa bir süre içerinde yetkin bir Apocu militan olmayı başarmıştır.
Yaşamında, savaşında her zaman yoldaşlarına öncülük eden ve bu özelliğiyle örnek bir militan olan Argeş yoldaşımız şehadetiyle de bu öncülük görevini yerine getirdi ve biz geride kalan yoldaşlarına güç ve moral kaynağı olmasını başardı. Bizlere böylesi değerli bir yoldaşı kazandırdıkları için Argeş yoldaşımızın başta değerli ailesi olmak üzere tüm Jîrkî aşiretimiz ne kadar gurur duysalar yeridir. Bu temelde Argeş yoldaşımızın ailesi başta olmak üzere Jîrkî aşiretimize ve tüm yurtsever Kürdistan halkımıza başsağlığı diliyoruz.
Kod Adı: Argeş Jîrkî
Adı Soyadı: Enis Özdemir
Doğum Yeri: Hakkari
Anne – Baba Adı: Meryem – Hüsnü
Şehadet Tarihi ve Yeri: 11 Ekim 2016 / Zap
6 Nisan 2022
HPG Basın İrtibat Merkezi
Efsanevi komutanımız Egîd’in Kürdistan’da ilk adım attığı ve gerillayı geliştirmek istediği alan Botan yöresi olmuştur. Çünkü Botan coğrafyası gerillacılığa en elverişli bir alan ve coğrafya olduğu gibi, Kürdistan’ın kalbi olarak sayılan bir konuma sahiptir.
Yeşil gözlerin 3 Eylül 2008 de son bir defa dünyaya bakıyordu. Yani bizleri de yanına alıp gidiyordun. Diğerleri gibi, ne de olsa lanetli tarihin bedel ödeyenleriydik. Bir matem ayini gibi yarım kalan bir yaşam öyküsünü iyi bir sonla noktalayarak gittin. Senin ve Felat Koçer yoldaşın şahadetlerinizi duyduğumda dünya yalancı oyununu yine eksiksiz oynuyordu. Öylesine derin bir hüzün sarmıştı ki, içimde yeşil bir dal kırıldı. Mevsimlerden sonbahar aylardan eylül yani yeşil sarıya dönüşür. Ayrılığın hazin notasını çağrıştırır doğa… Tabiat ananın bu zaman dilimi birçok sevdiğimi çalmıştı ve çalmaya devam ediyordu. Savaşta ayrılık savaşın acımasız yüzünün tüm çıplaklığıyla hissedilmesidir… Yalnızlık incecik bir sızıya dönüşür kalpte…
Hani en son vedalaştığımızda benden bir şiir istemiştin ya şimdi o şiir sol cebimde ağlıyor. Bilirim söz acıyı anlatamaz, yaşanan tradejedinin ifadesini karşılayamaz. Çünkü ölüm dolu bir sayfa, tükenmiş bir kalemdir. Söz sadece dilsiz bir çığlıktır. Erken ve zamansız gidişinizi şimdi hangi şiir hangi sözle anlatabilirim ki?
Yeşil gözlerinin sıcacık ışıltısına alışmıştım. Şimdi ise yeşil gözlerin yok. Bir daha bize gülümsemeyeceksin, kavga edemeyeceğiz. Yani acılarımla sana sığınamayacağım. Bu ne çağ ve ne zamandır tanrım. Suyum kuruyor, ben ölüyorum… ‘ Savaş ve acılarında büyüt kendini’ demiştin. Her gidenle o kadar çok yarım kaldım ki! Ardından bıraktığın anılar süzülüyordu, geceydi önümde yol vardı, ben yürüyordum. Gecenin suskunluğunda yüreğinle ısınmaya, gözlerinin ışıltısıyla yolumu bulmaya çalışıyorum. Ve senin yaşama olan sevdanı düşünüyordum. Sınırsız, adressiz, hesapsız kaç gün, gece, hasret, kahır ve ölümün kıyısından geçtin… Ertelenmiş kaç düş birikti yüreğinde? Ve yaşam öykünle fırtınalı, boranlı zamanı nasıl göğüslendin? Savaş gerçekliği öylesine zaman dilimleri yaşatır ki? Anlık o kadar şey bırakır ki yani geleceğin birkaç saniyesi bile tasavvur edilemez. Yani sol cebimdeki şiirin öyküsünü kim anlatabilir ki? Kim?
Kim anlatabilir ki Kürdistan dağlarındaki bir Yörük kızını? Enternasyonalist duygularla yaralı bir halkın yarasına koşan Türkmen kızını anlatmak. Kendi deyimiyle ‘kekik kokulu iki ülkenin aşığı’ ve kekik kokulu Kürdistan dağlarının sevgilisini anlatmak, bir borç ve altından kalkınması çok zor bir gerçeklik…
Evet, Didar yoldaş sesinde ifadesini bulan ezgilerin kulağımızda canlı ve yüreğimizdeki yerin hala canlılığın koruyor. Sen yüreğimizde yaşıyorsun. Hiç yüreğimizden düşürmeyiz künyeni, sen gökteki en güzel yıldız, tanrıçaların en görkemlisi ve kıblemizsin.
Akdeniz’in güzel yoldaşı, deniz perisi; ayrılık dokunabilir mi yüzüne? Yüzün güneşe dönük yürüdün özlemi, umudu, sevinci serptin yeryüzüne. Hani bazen bir dağ zirvesinde dinlenirken uzaklara dalıp giderdik ya. Şimdi sana doğru bir yolculuğa çıkıyor bakışlarım. Bir Yörük çadırının önünde bizi bekliyorsun, bizi içeriye davet ediyorsun ve güzel sesinle bize özgürlük şarkılarını söylüyorsun… Bilmem ki Türkmen kızı senden sonra sana karşı duygularımızı nasıl açıklasak. Bu yazının her sözü acıyı, notasızlığı çağrıştırsa da yazıyorum bir çocuk yaramazlığıyla tüm cesaretimi biriktirerek… Hani sana bir defasında söylemiştim ya ‘acılarını içimde hissediyorum’ diye şimdi ise yokluğunda yüreğim. Yani hiçbir zaman inanmayacağım, alışamayacağım bir gerçeklikte. Ne kadar da girift bir çağda yaşıyoruz. An bize yok. Dün, bugün, yarın özgürlük çiçeklerinin toprağa kök salması. Kürdistan dağlarının yakan çiçeği, zamansız solmak ansızın bir gidiş mi payımıza terk edilen… Hani bulmak ve yaratmak için beraber gezecektik bu dağları? Sen gidersen beklemek durur mu adımlarıma? Her gidiş kanayan bir yazgı, bir yürek, bir ömür… Gitmek akarsuların yazgısı olsa da gitmelerin adına son noktayı diyemesek de her gidiş hatıralarda ilk ve sonlarla kanatır gerilla yüreğini. Sonlar acıtır insanı. 1 Eylül gecesiydi ellerimiz buluştu gecede. Bilmiyorum bir randevudan öte seni ve yoldaşları görmenin sevinci bu kadar kısa mı sürecekti? Arkadaşlar anlattı, Gabar’ın Çiyayê Bizina alanında 3 Eylül sabahı düşmanla çıkan çatışmada Felat arkadaş yaralanır. Onu çatışma yerinden çıkarıp tedavi etmek için Didar arkadaş tekrar döner. Hemşirelik okulunu okuyan Didar arkadaşın tüm müdahalelerine rağmen Felat yoldaş aşırı kan kaybından dolayı şehit düşer. Çatışma tüm sıcaklığı ile devam etmektedir. Arkadaşlar düşman çemberini yarıp çıkarken Didar yoldaş bedenine isabet eden soğuk bir mermi ile şahadet mertebesine erişir…
Öyle anlattı arkadaşlar oysaki hiçbir söz kahramanları anlatamaz ki… Bu sözlerini hiç unutmayacağım doktor yoldaşım. ‘Deniz yoldaş yaralıydı tüm çabalarıma rağmen onu kurtaramadım. İşte o an Deniz Laşer’in yerinde ben olmak isterdim.’ dedin. Yoldaşlığa bağlılık senin bu sözlerinin içtenliğinde gizliydi… Yoldaşlığa bağlılık senin gerçekliğinde ne kadar da sade göze çarpıyor. Ölümüne bir adama, bedeli kızıl kan Yörük kızının canı… Felat yoldaşın yaralarını sarmak için koşarken; seni yüreğimize ektik… Yürek çarpana dek bir çift yeşil bakışı taşıyacak.
Gabar sensizdi. Yokluğun ne kadar da göze çarpıyordu. Ne de olsa savaşın Gabar’dan kopardığı yüreklerin yeri, her zaman dipsiz bir duygu bırakmıştı geriye. Sen gitmiştin söylediğin şarkılar, yaptığın espriler kalıyordu. Duygular dile gelmiyor ki Kürdistan dağlarının yaban çiçeği… Sadece susuyorum, suskunluğum binlerce yılın çığlığını taşıyorken…
Evet, Didar yoldaş, ardınızdan söylenecek sözün sonu yok ki tıpkı arayışlarının sonsuzluğu gibi… Kadın özgürlük mücadelesinin soylu neferiydin. Kürt kadınıyla el ele vererek Kürt’ün özgürlük halayına tutulup, kadın özgürleşme mücadelesine adadın kendini. Zaten her zaman ‘öz ve yaşam arayışı’ derdin. Bu yazıyı sonlandırırken, ardılınız olarak mücadele sözümüzü yeniliyor anınız önünde saygıyla eğiliyoruz.
Mücadele Yoldaşı
Kod adı: Didar Legerin
Gerçek adı ve soyadı: Nurcan Karaman(şen)
Doğum tarihi ve yeri: 1978 / Mersin
Katılım tarihi: 2000 Mersin
Ana adı: Zülfiye
Baba adı: Mehmet
Şahadet tarihi ve yeri: 3 Eylül 2008, Çiyayê Bızına, Gabar
Bir şeyleri anlatmak gerekir, doğayı bir karıncayı, papatyayı gülü anlatmak gerekir. Bir savaşı, bir sevdayı, bir bağlılığı, bir yoldaşı, bir prensesi anlatmak gerekir ve bir insanı anlatmak gerekir. Fakat benim için bir prensesi anlatmak çok zordur. Çünkü onu anlata bilmek içim onunla yaşamak gerekir.
Evrende ki tüm canlılar, doğaları gereği doğarlar ve bir süre sonra ölürler, fakat etkileri hiç yok olmaz. Yeryüzünde ki tüm canlılar için bu böyledir. Tabi insanlar içinde, doğar çocuk olur, büyür, gençlik, yaşlılık ve sonra ölüm. Ölüp giderler tabi nasıl bir ölüm olduğu önemlidir.
Tarih boyunca ezilen halklar her zaman ölüme ve acılara mahkum olmuşlardır. Ezilen halkların tüm güzelliklerini, özgürlüklerini, özgürlük değerlerini, kendi amaçları ve çıkarları için fiziki katliamlarda dahil olmak üzere her türlü sömürüyü, çirkinliği, acımasızlığı ve ahlaksızlığı yapan insanlardır. Bu güzel dünyamızda olay ve olguları anlatmak zordur, çünkü her şeyi güzelleştiren ve çirkinleştiren yine insanlardır. Onun için onu anlatmak zor olsa gerek.
Uygarlığın başlangıcından bu güne kadar, Çin, Küba, Angola, Vietnam gibi birçok halk özgürlük ve onur mücadelelerinde çok büyük direnişler sergilemişlerdir. Mezopotamya’nın en eski halklarından olan Kürt halkı da tıpkı diğer halklar gibi onurları ve namusları için savaşıyorlar. Bu onurlu direnişimizde halkımızı ve binlerce genç güzel yoldaşımızı bu uğurda yitirdik ve halada yitirmeye devam ediyoruz. Verdiğimiz her bedelde nice yürekler yanıyor, güzelliklerimizi toprak altına koyuyoruz, biliyoruz ki bu güzellikler ancak bu topraklarda yeşerir ve güzelliklerini ardıllarına bırakabilir, yaratıcısı olabilir. Dünyanın harikalarından biri olan nemrut dağının tüm güzelliklerini kendisinde somutlaştıran küçük fakat iradesi ve sevgisi nemrut dağından büyük olan bir prensesimiz var. Prensesimiz öylesine güzel şirin ve yüce ki insanın ondan etkilenmemesi imkansız. Yaşıtları sokaklar da oynarken o zalimlerin halkın üzerindeki baskıdan nasibini almış ve ne olursa olsun buna karşı bir şeyler yapmayı kafasına koymuş. Daha çok genç bir yaşta halkı ve kendi onuru iradesi için gerilla saflarında yer almayı hedefliyor. Çünkü bu gerilla ordusu birbirine ölümden öteye bağlılık gösteren Önder Apo’nun yarattığı gerilla ordusudur.
Dersim yoldaş binlerce yıldır sömürülen, ezilen, bedeni pazarlarda satılan, bir eşya gibi görülen kadının dilini, iradesini yok sayan bu korkunç sisteme karşı verdiğimiz özgürlük savaşımımız da binlerce kadın yoldaşları gibi o da Kürdistan’ın en güzel, sarp geçit vermeyen, dağlarında savaşıyor ve mücadele veriyor. Prensesimiz de BERİTAN, MAZLUM, KEMAL, ZİLAN, SEMA, ve VİYAN yoldaşlarının bıraktığı mirası tamamlamak için hiç görmediği tanımadığı bir savaşın içinde yerini alıyor. Zamanla yaşamın gerçeği ile tanışır ve kendi gerçekliği ile yüzleşir ve büyük çelişkiler yaşar. Bu yoldaş kendini yaşama kaygısızca katar, kendi kişiliğinde büyük gelişmeler kat eder kendi savaşında ve yaşam gerçeğinde. O sözü edilen güzel ve özgür yaşamın çok büyük zorluklarla ulaşılabileceğini anlamıştır. Zorlukların ve savaşın içinde olan prensesimiz, her ne kadar genç ve tecrübesiz olsa bile zekalı, becerikli, yüreği büyük olan ve merhametli yoldaşımız, prensesimizdir. Örgütte ki iradesi, duruşu, morali, yaşama kaygısızca katılımı, büyük fedakarlığı ve en önemlisi yoldaşlarına olan büyük sevgisi yüce bağlılığı ile örnekti. Yoldaşlarına verdiği saygı ve sevgi ile herkesi çok etkiliyordu. İradesi güçlü olan özgürlüğüne olan tutkusu, ülkesine olan aşkını, yoldaşlarına olan sevgisini anlatmak mümkün değildir. Dersim yoldaş kuzeyde tanıdım onu tanıdığım zaman onun Botan’a olan bağlılığı fedarkarlığı morali yoldaşlarına olan hasreti de düşmana karşı beslediği kini ve intikam hırsı ve daha sayılamayacak birçok örnekleriyle beni çok etkiliyordu. Çünkü kuzeyde böyle yoldaşları bulmak kolay değildir. Özellikle yaşama olan bağlılığı, coşkusu, sevgisi, morali beni derinde etkiliyordu. Benim pratiğe daha çok canlı ve hareketli katılmamın nedeni prensessimizin yaşamdaki duruşuydu. Sanırım benim birçok yoldaşımda bu konumdaydı. Çünkü o bambaşka bir insandı duyguları, yüreği, sevgisini tüm yoldaşlarıyla açık ve çok dürüst yoldaştı.
Botan’a o kadar bağlıydı ki, onun Botan’a olan bağlılığını ve sevgisini anlamak çok zordur. Küçük yaşında olmasına rağmen çok zeki ve yetenekliydi. Bu zekasını herkesle paylaşmak isterdi. Yoldaşlarına nasıl yaklaşacağını çok iyi bilirdi, onun için kadın erkek fark etmezdi, herkese karşı gelir ama aynı zamanda anında arkadaşlarının gönlünü alabilecek kadar alçak gönüllüdür. Bu konularda çok yetenekli bir prensesimizdi. Duygularını herkesle paylaşır, kendini yaşama kaygısızca katardı. Çok dürüst ve doğal bir insandı. Hiçbir insan onunla tartışmalarında ve ilişkilerinde zorlanmazdı. Çünkü onun gönlünde ve yüreğinde tüm yoldaşlarının yeri vardı.
Fizik olarak bazı rahatsızları olmasına rağmen kendisini hiçbir zaman pratik işlerden uzak tutmazdı. İradesi o kadar güçlüydü ki kendi fiziğinden daha büyük işler yapabilen her zaman güler yüzlü, seve can ve moraliyle yoldaşlarına destek oluyordu.
Kış kampımızın en hareketli neşesi de sevgisiydi. Kar yağdığı dönemlerde kar savaşı yaptığınız zaman iki tarafın ortasında kalan o kısacık boyuyla saçlarıma kar yağdığı zaman savaşın ortasında kalan şirin ve güzelliğiyle kampımızın helenası ve hepimizin sevgisiydi. Dersim yoldaşı tanıyan herkes çok kısa bir süre içinde onu çok sever ve moral alırlardı.
Onun dürüstlüğü, doğallığı ve haylazlıkları herkesi çok etkilerdi. Onun yoldaşlarına karış olan sevgisi de bağlılığını Rüstem arkadaşın şehit düştüğünü öğrendiği benim kalbimde ve kulağımda hiçbir zaman çıkmayacaktır.
Dersim yoldaş çok duygusal ve doğal bir yoldaştı. Düşmana karşı verdiğimiz amansız savaşında özellikle besta alanında düşmanın bizim irademizi kırmak ve yok etmek için her türlü teknik ve saldırıları karşısında büyük direnişler yaşanıyordu. Şehitlerimiz hepimizin yüreğini yakıyor ve bizleri derinden etkiliyordu. Şahadetler dersim yoldaşı daha çok etkiliyor ve içindeki intikam alevini daha da gürleştiriyor. Tek hedefi düşmandan yoldaşlarının intikamını almaktı. Göreve gittiği zaman bile her zaman onda eksik olmadığı güler yüzlü ve neşeliydi.
Takım olarak onun yokluğuna bir türlü alışamadık ve alışmayacağız. Botanda pratik yürütüldü ve çok sevdiği bağlı olduğu botanda şehit düştü. her zaman söyledği bir sözü vardı. Botanda şehit düşmaem ok güzledir diyen yoldaş en sonunud dilediği oldu botanın sevdalı kızı istediği yerde şehit düştü.
Oda binlerce yoldaşları gibi mezopotamyanın en güzel yerinde Kürdistan dağlarında beritan zilan viyan yoldaşlarının biraktığı mirası devir aldı ve görevini tamamladı. Mirasının bizlere teslim etti. Bizde bu mirasını tamamlamak için çizdiğin özgürlük ve onurlu mücadelenin yolunda sonuna kadr yürüyeceğiz.
Ne mutlu sana seni canlarından çok seven yoldaşlarının olduğuna seni çok ama çok sevdik ve seviyoruz. Güle güle sana botanın sevdalı kızı güle güle sana katonun ve yüreğimizin plrensesi güle güle dersim yoldaş. Senin onurlu mücadelenin ve anılarını hiçbir zaman unutmayacağız.
Çok sevdiğin botanın bütün çiçekleri güzel saçlarına taç olsun.
Botanın akan bütün suları kalbin gibi saf temiz olsun.
Botanın bütün dağları senin sevdan olsun. Bütün yoldaşların senin sevgin olsun.
Botanın sevdalısı katonun prensesi seni çok seviyoruz seni hiçbir zaman unutmayacağız.
ERİŞ ŞİRVAN
Kod adı: Dersim Rezan
Adı soyadı: Medine Işıklı
Doğum tarihi-yeri: 15.12.1986 / Kahta-Adıyaman
Anne-baba adı: Zahide - Şükrü
Katılım tarihi: 1998 / İstanbul
Şahadet tarihi: 3 Mayıs Botan Besta
Kahramanlaşmak adına ne gerekliyse yapılan oydu ve yapılmıştı. Kürdistan ülkesine kendi duruşlarından onur, kendi yaşamlarından ömür bağışladılar. Ve ardlarına bakmadan karanlığın üstüne, alçaklığın üzerine yürüdüler. Çatışan iki bedendi, savaşan bir çift yürekti. Yürüyen iki baştı ama direnen bir fikirdir. İki bedende tek ruhtu onlar. Yürüyen Harun, dile gelen fedailikti. Yürüyen Zınar, dile gelen kendini adamaktı. Yürüyen, Kürdistan halkının savunma gücü olan gerillaydı, dile gelen Apocu ruhtu. Bir felsefede buluştular, Önder Apo’ nun özgürlük paradıgmasının militanlığını yaptılar, birlikte şahadet mertebesine eriştiler.
2020 yılının 29 Ekiminde HPG Basını iki gerillasının şahadet haberini açıkladı. Ve iki ay sonra tüm detaylarıyla bir çift yürek olan iki gerillanın eylemini paylaştı. 2020 yılında, Ekim ayının 26. Gününde Hatay’ ın İskenderun ilçesine iki gerilla indi. Ve saatlerce tüm ilçeyi denetim altında tutup, özgürlüğe koşan bir çift yürek gibi, aşka bağlı iki gönül gibi karanlığı yırtmaya, alçaklığa vurmaya geldiler. Türk Devleti’ nin güvenlik adı altında belirlediği, kurduğu tüm hava ve kara sistemlerinin altını üstüne getirerek hedeflerine yürüdüler. Gerilla Harun Fırat ve Zınar Tatvan, işgalci Türk Ordusunun hala çözemediği bir taktikle Amanos’ lara kadar gitmiş, her gün haberlerde Türkiye halklarına yalan söyleyen sömürgeci yetkililer; “ PKK, bitiyor” müjdesini verirken , onlar en profesyonel şekilde bir gerilla timi olarak şehrin içine sızdılar. Asi, çoştukça çoştu, Nil yükseldikçe yükseldi. Nur Dağları ( Amanos) bağrını açtı ve uğurladı kendisine fedailik adına uğruyan iki savaşçıyı.
Biri; Serhad’ ın en soğuk kışlarını görmüş, baharın geç uğradığı yaylalarında büyümüştü. Van’ ın yurtsever topraklarında çobanlık yapmış, koyun otlatmış, dağlara kendi başına yürümüş ve kollarını açabildiği kadar açıp toprağını kucaklayarak büyümüştü. Biri, toprağına daha doymadan, henüz anlama çağına bile gelmeden alçaklığın iz sürdüğü Türkiye metropollerine sürgün edilmiş. Süphan’ ın başı dik, yıkılmaz inanç gibi gözlerini geride bırakarak, Bitlis’ ten ayrılmış bri ailenin evladı olarak büyümüştü. Türkiye’ nin insana kurtluğu dayatan şehirlerinde ötekileştirilmişti, dilinden uzak, kültüründen uzak büyümüştü. İkisinin buluştuğu yer PKK olmuştu. Belki bir çok farklı dağda aynı zorluğu yaşamışlardı , yaralanmışlardı ve savaşmışlardı. Belki de aynı sloganı aynı zamanda atmışlardı. Belki göz göze değmemişti bir şafak vakti, belki karanlığa birlikte ışık olmuşlardı farklı makanlarda. Bunların hiç biri bilinmez. Ama şu mutlaktı ki; 26 Ekim’ de Amanos’ larda işgalci Türk Ordusuna kan kustururken birleşmişlerdi. Şu kesindi ki; tüm şehri ayağa kaldıran, alçaklığın fermanını yazan, savaştıkça gerillalaşan Harun Fırat ve Zınar Tatvan işte buluşmuşlardı. Kendilerini vurmak adına kurulan tüm barikatları aşmış, düşmanlarına ulaşmak ve onları vurmak adına tüm fırsatları değerlendirmişlerdi. Elleri silahlarla, belleri raxtlarla, üstleri bombalarla ve çeblerinde kendilerine sakladıkları mermi ile kuşanmışlardı. Harun Fırat, mermisini sonuna kadar düşmanına sıkmış, “ düşmana vurmayan namussuzdur” diyerek ondan toprağını çalan zalimlerde kendini patlarak, ışık olmuştur Zınar’ ın çatışma an’ larına. Yoldaşı Harun’ un ışığıyla var gücüyle düşmanına yönelmişti Zınar Tatvan. Kendisine sakladığı mermi dışında tüm mermilerini ve bombalarını düşmanına atan ve sonana kadar düşmanına vurmayı tercih etmişti. Kendisinden çocukluğu çalınan tüm Kürdistan çocukları adına sömürgeci tarihten ve işgalcilerden çocukluğunun hesabını sora sora dövüşüyordu. Ve tek mermisi kalıncaya kadar savaşıp Harun Fırat’ ın ışığına katıldı Zınar Tatvan. Ve 26 Ekim 2020’ de ardlarında onlarca düşman ölüsü bırakarak sonsuzluğa vardı iki gerilla. Zınar Tatvan( İdris İnce) ve Harun Fırat( Doğan Demir) özgürlükte sözleştikleri gibi, sözlerini pratikleştirdiler.
Bu, gerilla olmaktı. Bu, savaşçılıktı. Özgürlük inancına ve amacına bürünmekti. Bu neydi biliyor musunuz? “Bitti” denilen PKK savaşçılarının Amanoslarda, işgalcilere en büyük süpriziydi.
LALEŞ RÊNAS
Berxwedanî hertim bûye paya ciwanên Kurd. Qîrîn û banga azadiyê jî her tim bûye paya gelê Kurd. Bêhêvîtiya gelê Kurd ji nûve zindî kirin wiha nehêsan bû. Lê tişta ku hiştiye dengê dayîk, zarok, pîr û kalên Kurdan were bihîstin ew hestê tolhildanê ye ku di nava ciwanên wêrek de tê jiyan kirin e. ramanên Dîroka Kurdan û rastiya wan bi hezaran salan e hatiye veşartin lê bi têkoşîna qehreman re cardin rastiya gelê Kurd ji tevahiya cîhanê re hate nîşandan.
Lê ya rastî dîroka gelê Kurd destanên ku bi tijî vîna berxwedaniyê ve hatibû neqişandin û hezkirinê jî her dem li kêleka vê têkoşînê hatiye meşandin. Ji eşqa Mem û Zîn heta Derwêşê Ewdî çendî îxanet hebe jî, ji dorpêçên neyaran derbên îxanetê xwaribin jî lê ti carî ji ruhê berxwedaniyê destbernedane û her dem berê xwe dane qehremantiya azadiyê.
Tabî jinên ku bi hemû qehremantiyê xwe ve civakê rêvedibir ku ji aliyê zilamê serdest ve hat bindest kirin, jina ku ji hemû civakê re dayîktî dikir ji rastiya wê dûr xistin. Lê jibîr kirin ku dîrok ti carî esareta jina azad nade sîlkirin. Bedena jinê bi her awayî firotin, lê belê dil û ruhê wê ti carî nedikarin bifroşin. Lewra berxwedida her dem bi xwe re dafirand jiyanê. Îro jî di nava refên azadiyê de xwedî artêşekî fedaî, xwedî nasname, xwedî bîr û baweriya têkoşînê ne. Di eniyên herî pêş yê cengên dîrokî de pêşengtî dikin û îlhama xwe ya Cenga Xaburê de ji berxwedêrên Zendura yê digrin.
Heval Jiyan jî yek ji wan jinên pêşeng e ku di Cenga Xaburê de bi rengê jinên berxwedêr tevlî bû, bi xwe re da herikandin. Bi cesaret, vîn û ruhê xwe ve li hember dijmin serî netewand. Bû qehremanekî nemir. Jina ku bi hemû hezkirina xwe ve bû fedaî.
Heval Jiyan xwedî efsaneyeke serhildana gelê Kurd e. Bû hêvî lewra wek navê xwe tevlî jiyanê bû û heta gihîşt bêdawîbûnê parastina nirxên jiyanê dikir. Ya rastî rûkeniya wê, jiyanê dixemiland û reng dida jiyanê. Li hember kevneşopiyan xwedî helwestên wiha bû ku wek jineke şoreşger her tim di wek lêgerînvaneke azadiyê berê xwe dida qadên herî dijwar. Herî zêde jî li hember zihniyetê serdest ku jin wek amûrekî kar danî şerekî mezin dimeşand. Bi têkoşîneke dijwar bi kedekî mezin xwe ji nûve dafirand. Ji bo ku bibe xwedî meşekî rast bênavber têdikoşiya. Hestê tolhildanê her tim di ruh û mêjiyê wê de zindî bû. Lewra hêza xwe her tim ji hevalên xwe yên şehîd digirt.
Heval Jiyan bi şerê xwe yê mezin ya têkoşîna azadiyê de destanek berxwedaniyê nivîsand. Hezkirin û eşqa xwe bi azadiya Serok Apo û welatê xwe re dabû kîlît kirin. Welatê ku bi hezaran salane hatiye bindest kirin de ew, hezkirina xwe ji bo azadiyê ji bo zarokên vê welatê dabû. Berxwedaniya heval Jiyan bi destana Cenga Xabûrê re bû efsane û stargeha jina nemir. Jiyan gihîştiye azadiya xwe, jiyan berdewamiya berxwedana jina azad û xwedawendên asî ne.
Zîlan Dersîm
Kod Adı: Jiyan Agir Muş
Adı Soyadı: Canan Gündoğdu
Doğum Yeri: Muş
Anne – Baba Adı: Şükran – Selim
Şehadet Tarihi ve Yeri: 15 Ağustos 2021 / Metîna
İnsan kimi zamanlarda yüreğini avucuna alıp ona baktıkça içindekileri dile dökme istemini derinden hissediyor. Çünkü yüreğimizdeki onca duyguyu hissi nasıl dile getireceğimizi bilemiyoruz. Bütün duygular yaşam damarlarımıza öylesine berrak bir akışta ki bu berraklığı tanımlayacak sade ve güzel kelimeler yok.
Heval Ararat için ise bütün sözcükler bu berraklığın güzelliğinde dile gelmek, yürekten yüreğe akmak istiyor. Heval Ararat 'bir gün şehit düşersem beni de yazar mısın? Beni yazmanı çok istiyorum' demişti. Ben de Ona; ''insan yoldaşının güzelliğini illa şehit düştüğünde yazmak zorunda değil ki. Ben seni yaşamın güzelliğinde keşfetmişim. O zaman yaşamın güzelliğinde yazacağım dediğimde; ''Şehit düştüğümde beni yaz, çok güzel yazacağına inanıyorum'' demişti. Bir yoldaşından hiç duymak istemediğin sözcüklerdir bunlar. Çünkü o anda bunun gerçek olma düşüncesinden, olasılığından olabildiğince kaçarsın. Bu gerçekleştiği anda ise ilk aklına gelen o sözcükler olur. Ve günlerce yankılanır yüreğinde. Sonra vasiyeti olur Şehidin. Büyük bir sorumluluk ve borçluluk duygusu çöker yüreğine. Artık yerine getirmen gereken bir görev ve sorumluluğun vardır; Şehidi anlatmak!
Şimdi O' nu tanıyan onca yoldaş hep beraber onu anlatmanın, O' nu yaşadığı gibi anlatabilmenin çabasını veriyoruz. Güneşi, yıldızı, suyu, rüzgârı nasıl tanımlayabilirse öyle başlanabilir Heval Ararat’ ı tanımlamaya. Ancak yaşam gerçekliğinde anlatabiliriz O’ nu.
Öncelikle böylesi bir dünya ve sistem gerçekliğinde ‘’Her şeye rağmen en güzelini görebilen ve o güzelliğe doğru yürüyen’’ melek saflığında bir kadınla yaşamış olmanın anlamı ve değerini hissederek dokundurmamız lazım her satıra sözcükleri.
Biz Heval Ararat’ ı hep böyle tanıdık. Bütün zorluklar karşısında yılmayan bir moral gerçekliği vardı. Gerçekleşen en ufak bir olumsuzlukta ‘olmaz, değişmez, yapılamaz’ vb. yoktu Onun için. Hep bir yanıyla ‘ bir de iyi yanından bakalım ‘ deyişi vardı. Sonra hem kendi tutunurdu o iyi yana hem de senin o yana tutunup yürümeni, umutla, heyecanla yol almanı sağlardı. Heval Ararat ile yaşayan her yoldaşın kendisiyle umutlu ve heyecanlı zamanlar geçirdiği bir gerçektir. Nasıl ki güneş kendini kasıp kavururken etrafındaki her şey ve herkesi de bu sıcaklıkla ısıtırsa Heval Ararat da yüreğindekileri yaşama, etrafındakilere öyle taşırırdı. İnsanın bütün öz güzelliği ile yaşama akması için yaşamı yüreği dolup taşacak kadar sevmesi gerekir. Heval Ararat’ ın bütün o heyecanlı halleri, durulmayan gülüş akışı da hep o sevginin bir taşma haliydi. Bu heyecan yanaklarını al al kılıyor, gözleri parıldıyor ve öyle başlıyordu her sözüne. Sevgiyi yeniden tanımlama hissini uyandırıyordu ya da hissedilenlere yeni bir tanım koyma hissiydi beliren. ‘Sevgi Paylaşmaktır’ diyordu Asya adında bir başka şehit yoldaşımız. Heval Ararat bu sözün gerçekliğini yaşama yansıtıyordu. Hep paylaşıyordu düşüncelerini, hissettiklerini. Bazen gördüğü rüyaların anlamından hatırında kalan bir anının kendisinde yarattığı duygu yoğunluğunu da anlatır, paylaşırdı. Heval Ararat ile sohbet etmekten veya sadece Onu dinlemekten hiç sıkılmazdık. Çünkü bir şey anlatırken önce bütün hissettiklerini gözlerine taşırır, sonra o gözlerini gözlerine diker ve başlardı anlatmaya. Haliyle gözlerini bile ayırmazdın ondan. Aslında Heval Ararat’ ın en çok hatırımızda kalan yüreği, yaşamı kadar bir de o güzel yüzü ve berrak gözleriydi. Yüreğinin güzelliği yüzünün ve gülüşlerinin aydınlığına yansımıştı.
Heval Ararat inançlı ve bağlıydı. Önderliğe, Partiye, Şehitlere ve yoldaşlarına olan bağlılığı çok derindi. Gözlerindeki berraklık aslında o Kürdistan sevgisindeki yiğitliğin de bir yansımasıydı. Çünkü ülkemiz, Kürdistanlı çocuklar için bir şeyler yapmanın çabasını veriyordu O hep. Bunu yaparken içten, samimi ve özlüydü.
Melek gibi bir yüreği vardı Heval Ararat’ ın. O yüreğin başucuna da sanırım en çok şimdi gelinler gibi açmış badem ağacı yakışırdı. Başucunda baharın kokusunu açıyor o çiçekler ve yoldaşlarının etrafına serpiştirdiği tohumlarla yeşeren reyhanlar. O mu şu anda cennet gibi bir yerde uyuyor yoksa o orada olduğu için mi öyle bir güzelleşti yerler… Doğa Ana o güzel kızını ancak böyle sarmalayabilirdi. Ve bir yanıyla bütün o güzellik Heval Ararat’ ın toprağa değen bedeninin ve ruhunun yaşamla yeniden sarmalanışının resmi… O mekânda ölümün nasıl yok edildiğini görüyor insan. Öyle yitip gitmiş bir insanın yanında gibi dokunmuyorsun o toprağa. Yaşamın bütün canlılığı selamlıyor seni ve toprağına dokunduğun anda başlıyor seninle konuşmaya. Sen de Onunla dalıyorsun derin bir sohbete ve büyük buluşmaya.
Doğayı, arazide gezmeyi çok seviyordu Heval Ararat. Hep kuzey topraklarında güçlü bir gerilla olmanın hayalini de kuruyordu, düşmana büyük bir darbe vuracak bir eylemin sahibi olmanın hayalini de. ‘Fedaileşme’ iddiasındaydı. Onun için bu bir iddiaydı özünde, ama aslında yaşamında başlamıştı fedaileşmeye. Kendisini bu yaşama, amacına, hayaline adamıştı. Verdiği emekte, hesapsız katılımında, görevlere yaklaşımında hep görülen buydu. Onunla geçen her görev ve paylaşım hafızamızdaki en güzel anılar arasındaki yerini çoktan aldı. Tartıştığımız, kabullenmediğimiz, eleştirdiğimiz yönler de olurdu mutlaka. Belki bu yönleriyle zorlandı da. Çünkü O da kabul etmedikleri karşısında keskinleşir ve kızardı. Çok uzun sürmezdi kızmaları. Yanından ayrılırken kızgınlıktan kızaran yanakları geldiğinde yoldaşına kızarak gitmiş olmanın mahcubiyetiyle kızarır ve sonra yine o masum gülümseme sarardı güzel yüzünü.
Heval Ararat’ ın en çok hafızamızda kalan bir özelliği de kendisinden önce bir başkasını düşünme özelliğiydi. ‘ Önce Yoldaşım, Yoldaşlarım’ derdi. Bir kazada yaralanmıştı ve birkaç aylık tedaviden sonra noktaya döndü. Sol bacağından aldığı küçük parçalardan dolayı ayağı şiş kalmış ve uzun yürüyüşlerde Onu biraz zorluyordu da. O bunu ne kendisine dert ediyordu ne de yansıtıyordu. Onun o zamanki tek derdi ‘ arkadaşlar görmesin, bilmesin, üzülmesin’ di. Bu belli olmasın diye de ayrıca dikkat ederdi.
Güzel Bir Komutandı Heval Ararat…
Her geçen gün de daha güçlü bir komutan oluyordu. Komutan olarak görev yapacağı bir devreye yeni gittiği süreçlerde gördük Onu. O zaman devrenin açılışı yeni olacaktı. Göreve gelmişti. Arkadaşların moral hazırlığı için marşlara, güzel şarkılara, farklı halaylara bakıyordu. Bunu yaparken o kadar heyecanlıydı ki hepimizin Ona dediği şey ‘ sanki sen devre göreceksin bu ne heyecan’ sözleri oldu. O da ‘evet’ diyerek bu heyecanını paylaşmıştı bizlerle. Çok heyecanlıydı. Çünkü yeni arkadaşlar vardı ve her birine verecek, onları eğitecek o kadar çok şeyi vardı ki… Şimdi de o arkadaşlardan Heval Ararat’ ı dinledikçe aslında her yoldaşın yüreğinde nasıl sevgi tohumları ektiğini görüyor insan.
Heval Ararat’ ın şehidi ele alış tarzını da en iyi bilen bizdik. Bu yüzden O’ na Onun istediği gibi cevap olmak, bunun çabasını vermek en iyisi olandır.
Belki birçok hayali yarım kaldı Heval Ararat’ ın. Biz de o hayalleri aşkla sırtlamaktayız. Hayallerimizin çoğu ortaktı. O yüzden daha güçlü ve inatla yürüyeceğiz. O yarım kalmışlıklar bir yanıyla dolu dolu yaşadıklarının gölgesinde kaldı. Onu tanıyan her yoldaşın yüreğinde bir parça ‘Ararat’ var. Şimdi Heval Ararat’ ın ‘ ne güzel değil mi?’ sorusunu yaşama dair her şeyde sormak için çabalayacağız. Çünkü bu soru yüreğindeki inancı ve umudu hep canlı tutacak başarıya, aşka ve hakikate ulaştıracaktır.
Önderliğimizin felsefesi biz kadınlardan hep melekleşme ve Tanrıçalaşmayı isterken ve hepimiz bu güzel dağlarda bunun mücadelesini verirken Heval Ararat yaşamını bir melek gibi yaşadı ve Tanrıçalaştı. İnsan doğduğu ilk andan kulağına fısıldanan ismiyle başlarmış yaşam hikâyesinin başrolünü olmaya.Heval Ararat da bu yolda aldığı isimlerin ruhunun değerinde, o onursallığının güzelliğinde yazdı kendi hikâyesini. Satır satır yazıp ulaştı hakikatine. Ve şimdi dönüp anılarla örülmüş o yaşamın hikâyesini yeniden okurken bir satırında Berivan’ların ruhuna sarmalandı yüreğimiz, bir satırında Ronahilerin ateşiyle yeniden alevlendi küllenen bütün gerçekliklerimiz. Ve yine sonu gelmeyen son satırlarda Ararat’ ın masumiyetinde yeniden buluştu hayallerimiz. Biz yoldaşları da şimdi Onun sadeliği ve güzelliğinin peşinde aynı hikayenin hakikatine yol almak için çabalıyoruz. Böylesi güzel bir yoldaşın yoldaşlığına sahip olduğumuz için ve melek gibi bir yüreği ile aynı zamanı ve mekânı paylaştığımız için çok şanslıyız. Ve başta bu melek yüreğin melek annesine ve değerli ailesine minnettarız ki ülkesi, halkı için, insanlık için fedaileşen yiğit bir kadını böylesine güzel büyüttükleri için…
Heval Ararat’ ın anıları mücadelemizin yolunu aydınlatacak ve her zaman bizlerle olacaktır. Onun çocuk masumiyetindeki bütün hayalleri bizim büyük amaç ve hedefimiz, intikamımızın yeminidir!
Mücadele Arkadaşları
Kod Adı: Ararat Zerzan
Adı Soyadı: Berivan Önal
Doğum Yeri: Bitlis
Anne – Baba Adı: Lale – Seyithan
Şehadet Tarihi ve Yeri: 01 Eylül 2020 / Medya Savunma Alanları