Ji ber dizanî tu yê bibî evîndarê rojê Zagrosan. Te hemêz kir, dizanî tu yê bibî rêhevalê rojê û bi rêya re stiyê re bimeşî Zagrosan. Te hemêz kir te bi şîre singê xwe û bin ava zarokiya da mezkirî. Tu nava bayê azadiyê de û bi bêhna gulê xwe mezin kirî.
Heval Cudî 1999 tevli bibû. Ji Colemêrgê bû. Heya 2008’an li Zagrosê mabû. Min, 2003’an hevalê Cûdî li Zagrosê nas kir. Beriya ez heval Cudî bibînim, heval di nav nîqaşên xwe de her tim behsa hevalê Cûdî dikirin. Digotin hevalekî pir zindî ye. Heya demekî min nedît lê, min pir dixwest ez hevalê Cûdî bibînim. Ez hevalên bicoş pir hez dikim û her tim dixwazim bi wan re bijîm bikim.
Rojekî em li ser Çarçela bûn. Em komeke heval runiştibûn. Wê demê du heval dihatin li gel me, dema nêzî me bûn hevalê li kêleka min got ev heval Cûdiyê ku em her tim behs dikin e.
Me bi germahiyeke pir mezin ew pêşwazî kir. Em rûniştin me dest bi sohbete kir. Min dema heval Cûdî dît min got heval Cûdî xwe pir qure dibîne. Lê heval ji min re gotin ne hevalekî wisayê. Pir hevalekî germe heval Cûdî rewşa min pirsi, xwest min nas bike. Navê min, bajarê min pirsi, min jê re henek kirin û min ji wî re got ez ji Colemêrg me. Kênêkî li ser rûyê wî girt û pir keyfxweş bû. Ji min re got ma qey tu hemşeriyê min î, ma qey hemşeriyê min ê wiha hene? Min jê re bajarê xwe yê re st got. Min got ez ji Urmiyê me. Min te re hanek kir. Ji min re got, “tiştek nabe, tenê sînor di navbera me de heye. Demekî were em ê vî sînorî jî ji holê rakin û tu yê bibî hemşeriyê min. Heval Cûdî di nav gel de xebat dikir. Her dihat li gelme, me hev baştir nas dikir. Ew heyecan, coş û germahiya wî ya hevaltiyê moral dida mirov. Rojekî hatibû li gel me karê wî derket û dê ji gel me biçûya. Min jê re got, “heval Cûdî ma qey tu xatir j ime naxwazî?” Gotinekî wî ya pir balkêş hebû. Digot “mirovên şoreşger xatir ji hev naxwazin.” Û digot “gava ez xatir dixwazim ez hîs dikim ku ez ê careke din nezivirim. Xatirxwestin ji min re weke qutbuyîneke bê dawî tê. Ji ber wê ez xatirê xwe ji we naxwazim ji bo ku ez careke din we bibînim.” Demekî şûn de dîsa zivirî li gel me. Behsa heyalên xwe yên çûyî Bakûr ji me re dikir. Her tim digot “ez ê beriya we biçim Bakur.” Em demeke dirêj bi hev re man, me demên xweş bi hev re jiyan kirin. Sala 2008’an heval Cûdî çû Dêrsîmê lê min pişt re bihîst li Serhedê maye. Neçûbû Dersîmê. Carekî ji min re silav rê kir. Min şahadeta heval Cûdî di radyoyê bihîst. Min nedixwest ez bawer bikim lê belê rastiyek pir bi êş bû!
Ji bo bîranîna Şehit Cûdî Colemêrg
Kod Adı: Cudi Hakkari
Adı Soyadı: Serkan Taş
Şahadet Tarihi ve Yeri: 3 Ağustos 2009’da Tendürek Çaldıran’da pusuda şehit düştü.
‘Ne olursa olsun o tepeye girip yarıda kalan eylemi tamamlayarak şehitlerin intikamını alacağız’ diyen 35 özgürlük savaşçısından altısının (Botan, Ruken, Axin, Çarçella, Hogir) efsanesi yazıldı o gece tepede. Kimisi henüz ilk kez eyleme katılıyordu. İlk kez düşmanla karşılaşmanın ve öç almanın öfkesiyle yürüyenlere; yıllarını dağlara, özgürlük savaşına verenlerde vardı. Düşmandan alacakları intikamın hesap gününe yaklaştıkça heyecanları ilk kez savaşan yoldaşlarının heyecanına karışıyordu. Onlar gizledikçe, ışıldayan gözleri ve gülüşleri bu duyguyu gün yüzüne vurmaktan geri duramıyordu. Onların yaşama arzusu yaşamıyla yaşatmak kadar büyüktü.
Özgürlük isteminin ağır sorumluluğu, gidenlerin intikamını belirlenen yerde ve anda almak ve istenilen bedel hepsini bir araya getiren yakıcı gerçeklikti. Onlar bu gerçekle 8 Temmuz şafağını beklerken düşmanın önceden eylemden haberdar olabileceğini gün ve gece boyu attığı obüs, havan tang ve toplarla sezmişlerdi. Bu sezgiler hedefe odaklanmaya ve baskın anını beklemeye engel olamadı. Gece boyu başlarında tur atan casus uçağının sesinin kesilmesiyle durmadan tepenin etrafını tarayan ağır silahlara meydan okurcasına gecenin ikisinde mevzilerinde yerlerini aldılar. Önemli olan hedefti ve hedefe odaklanmak onların savaş gerçeğiydi. Hedefi kaçırmaya çalışan her şeye rağmen, cellatların üstüne yürüyüp tarihe iz bırakmanın hazına vardılar o gece. ‘Bu gün hesap sorulmadan, Reşit, Rojin, Rohat ve nice kahramanın intikamı alınmadan geriye dönüş yok bizim için’ diyenlerden altısını Xapuşkê tepesinde eylemleriyle efsanevi bir yaşamın sahibi kılan fediayane ruh ve özgür yaşam aşkıydı.
Kürdistan dağlarında hiçbir yaşamın sıradan ve basit son bulmadığına milyonlar şahitlik eder. Sonsuzluğa kavuşan altı yürekli yoldaşın özgür yaşam aşkına o gece yanlarında bulunan tüm yoldaşları ile birlikte gece ve gün bir kez daha tanık oldu. Kanıyla ülkesini sulayan yürekli çocuklar bu toprakların her yanına iz bıraktılar. Dağlara yolcu olanlar bir çiçekte, ağaçta, suda, taşta patikada görür bu yiğit evlatları. Hele bide önceden birlikte bir patikada yürümüşse, yazın kavurucu sıcağında suyunu paylaşmışsa, taşa yaslanıp dağların güzel havasını solumuşsa, anılar hiçbir zaman bırakmaz peşini. Yaşadıkça tek başına olmadığını ve bedeninde milyonların kendisini yaşattığını bilir.
Takvimlerin 2016 yılının sonbaharının son ayının yaklaştığını gösterdiği bir zamanda yoldaşlarla veda etmek üzere yol alırken Govendeyê ilk geldiğim günler ve sonrası bir bir canlanmıştı gözlerimde. Birazdan göreceğim ve bir daha hiç göremeyeceğim, unutulmayan yoldaşların siluetleriyle karşı karşıyaydım. Ruhun, düşüncenin ve duyguların huzurla buluştuğu bir anda nede güzel karşıladı dost gülüşleriyle yoldaşlar.
İlk durak noktası olan Hergûşa giderken devrimin emekçi hestırleri ile özenle ilgilenen Mervan arkadaşı aradım. Her gelişimde sırtında ya un çuvalı ya da başka bir erzakla birazdan her zaman geçtiği yoldan, ağaçların arasından belirecek olan emekçi yoldaşım bu defa görünmedi. Başka bir yerlerde başka işlerle uğraşıyor diye düşündüğüm Mervan arkadaşın bir hafta uzak kaldığı hestirlerine duyduğu özlemi ve düşmanın bulunduğu tepeyi hêstirle basma önerisi aklıma geldi. Arkadaşlarla ne çok gülmüştük onun bu sözlerine. Yoldaşlarının kendisini gülümseyerek andığınıbildiğinden gözü arkada kalmayacaktır.
Sabah kalabalık bir grupla Govêndê’ye çıkan patikada ilerledik. Kuryemiz değişmiş. Bir önceki yürüyüşten kimse yok. Değişmeyen tek şey patika ve anılardı. Govêndêye çıkan patikada yürüdükçe içinde bulunduğum andan çıkıp başka anlarda buluverdim kendimi. İşte tam şuan Ruken, Sara, Delila ve Mervan’ın üzerinde oturduğu kayaya yaslamıştık sırtımızı. Hemen karşısında bulunan ağacın verdiği gölgeyle serin havanın tadını çıkarırken tanışmıştım Ağrılı Ş. Botan’la. PKK’yi üniversite yıllarında iken tanıdıktan sonra hiç zaman kaybetmeden gerilla saflarına katıldığını anlatmıştı. Hiç görmediği, adını dahi duymadığı Botan’a olan sevgi ve özlemini burada öğrenmiştim.
Konuşmayı ne çok severdi. İyi bir konuşmacı olurken, dinleyici olmayı da erdem bilmişti. ‘Senden daha sonra katılımhikâyeni daha detaylı alalım’ sözüne‘beni bir daha görürseniz sözümdür istediğiniz çalışmada size yardımcı olacağım’ cevabını verirken aslında çok uzun bir yolculuğa çıkacağını sezdiğinin mesajını veriyordu. Ara bittikten sonra yürümeye devam ettik. Doçkan noktasından Şehit noktasına varana kadar Botan arkadaşın birlikteyken Ahmet Kayadan seslendirdiği ‘bu dağlara, bu yollara aşk eyledi beni’ şarkısı dilimde döndü.
Elindeki küçük kaşığıyla yüzünü örtmeye çalışan Çarçella arkadaşla poz vermekten kaçınırken ilk kez karşılaşmıştık. Kendisine, ‘tamam resmini çekmeyeceğim ama sende bana kaşığını ver’ derken uzattığı küçük kaşıkla anlaştık işaretini vermişti. Üzerimde bakışlarını hep hissettiğim. Çarçella arkadaşla önceden görüşmüş gibiydim. Fotoğrafını çekmemek için benden kaçan ve bir türlü tanışamadığımız Çarçella arkadaşın sonrasında Batman’ın Araplarından olduğunu ve aynı yerde oturduğumuzu öğrenince tabi ki önceden bir tanışıklık vardı demek kaldı. Ne ben ona seninle tanışıyoruz sanki diye bildim ne de o tanıştığımızı anlattı. Zılgıtlarla son mermisine kadar savaşan Çarçella arkadaş geri gelseydi bu defa farklı karşılayacaktım onu. Özgürlüğü nakşettiği beyaz sayfaların sırrını kesin öğrenecektim. Olmadı. Ondan geriye tam burada çektiğim kaşıklı resmi, bakışları ve düşmanla çarpışmaya birkaç saat kala halen resmimi çekme ısrarı kaldı. Acaba neden resim çektirmek istemiyordu?
Güler yüzlü olarak yeryüzüne inen Axîn’in‘yapma heval eyleme gideceğiz bizi kırtlamasızmı göndereceksin’ dediği yerden birlikte kalkıp bir türlü kıvamını tutturamadığımız, kırtlamayı yaptığımız yere geçip oturdum. Karşımda tüm heyecanı ve güler yüzüyle,‘İlk eylemimdir çok heyecanlıyım. Nasıl geçecek bu heyecan. Ya eylem başladıktan sonrada heyecanım geçmezse ne olacak? Ama yok eylem başladı mı heyecanda biter. Çünkü o zaman hesap sorulacak’ diyen Axîn arkadaş eminim ki suikast silahını kullanırken ilk mermiden sonra heyecanını atmıştır. Heyecanı, hesap sormanın öfkesiyle yer değiştirmiştir. Mermi attığı düşmanına öfkeyle bakarken, o an yanında bulunan arkadaşlarla gülümseyerek veda etmiştir.
Gitmeden Şehit Dilşat’taki arkadaşları da görmemek olmazdı. Bu yolculukta Govendê debirileri bana değil ben yeni gelen yoldaşa kuryelik yapıyordum. Amacım kuryelik yapmaktan çok Ruken, Amara ve Hogir arkadaşın son hazırlıklarını yaptıkları yere bir kez daha bakmaktı. Onlara orada veda etmek istemiştim. Alana yeni gelen Sara ve eski endamı olan Sema arkadaşla yürüyorduk. Xakurkê’den üç yıl boyunca Govêndêyi izleyen ve bir gün muhakkak o güzelliğe erişeceğim diyen Sara arkadaş acaba şuan bulunduğu bu yerde Ruken ve Hogir’ın oturduğunu, saatlerce hazırlık yaptığını bilse neler hissederdi. Üç yıl uzaktan bakarak sevdiği ve hasretinin kendisini buraya getirdiği bu görkemli taşlardan birkaç metre sol yanımızdaki taşın dibinde çay yapan Hogir arkadaşı da tanısaydı keşke. ‘Em ê biçin tola gelê xwe ji erdê rakin’ sözünü kendisinden duysaydı. Serdar arkadaşla ellerine aldıkları odunun tam ortasında yerleştirdikleri kara çaydanlıktan bir demli çayın tadına birlikte varsalardı. Ruken’nın dikişle uğraştığı tam burada ‘heval bizi hep dikiş yaparken çektin, birazdan silahımızı temizleyeceğiz o zaman çek’ dediği anda kendisi de olsaydı ve ortamı saran gülüşlere ortak olsaydı. Bilseydi Ronî’in meskeni olan buraların Rojhat’da ağırladığını. Sara arkadaş bilecek ve tüm bu bilmelerle dört elle sarılacak Govendê’ye. Uzaktan dış görünümüyle sevdiği Govendê’nin içinde erecek tüm sırlara. Sırra erdikçe daha çok sevecek Govendê’yi. Karşıdan Xapuşkê tepelerine dürbün atmadan her baktığında o tepelerde yaşananlara şahitlik eden herkeste olduğu gibi onunda öfkesi büyüyecek. Orada Ruken’i arayacak. Halkının yiğit evladı Hogir’ı, son nefeslerinde zılgıtlarla düşmanına BKC ve karnasıyla mermi sıkan Axîn ve Çarçella’nın, ‘bu eylemden sonra artık kimse beni tutamaz Botan’a gideceğim’ diyen Botan’ın, gün boyu doçkasının başından ayrılmayan Rojhat’ın, emekçi Mervan’ın izlerine rastlayacak. Anlatacak yoldaşları bir bir bu kahramanları. Bulunduğu yerin önemini anladıkça daha bir sarılacak özgürlük âşıklarının yarım bıraktıkları davaya. Özgürlük davasına sarıldıkça yaşamın ve savaşın güzelliğine erişen tüm kahraman yoldaşları gibi o da erişecek güzelliğin sırrına.
Rengîn Amargî
Gelincik çiçeği kırlarda açan narin bir çiçektir. Baharın ilk yağmurlarıyla yeşerir, başını güneşe doğru kaldırır, güzelliğiyle diğer kır çiçeklerinin rengine renk katar. Güzel ve narin olduğu kadar rengi de zaferin rengi olan kırmızıdır.
Melsa yoldaşta buğday tenli, kıvırcık saçlı, kendinden emin duruşu olan bir arkadaştı. Bu duruşuyla doğal bir otorite sahibiydi. Mütevazı, hoş görülü yanlarıyla yoldaşlarını etrafında toplardı. Herkesle ilkeler temelinde yoldaşlık eder, yoldaşlarına hem bir şeyler verir hemde bir şeyler alırdı. Duruşuyla asi Kürt kadınlarını anımsatırdı. Yani kendi tarihini yansıtırdı. Melsa yoldaş çok yönlü, alışılagelen basit, geleneksel yaklaşımlara karşı bir duruşu vardı. Oldukça hırslı, güçlü arayışları vardı. Bulunduğu ortama farklı şeyler katar tek yönlü yaklaşmazdı. Askerliğin yanı sıra şiir yazar, şarkı söyler ustaca halay çekerdi. Kültürel çalışmalara güçlü katılırdı, geri durmazdı. Sesi çok güzeldi. Kendine has ses tonuyla şarkı söyler, taklit etmezdi. Özellikle Önderliğe bağlılığını şarkılarla ifade eder, Önderliğe yönelik şarkıları içtenlikle söylerdi.‘Çawên Öcalan hejane’ şarkısını bir başka söylerdi. Zamanını değerlendirmeyi iyi bilir, şiir yazar, kitap okur çoğu zaman da yazı yazardı. Yazdıklarını arkadaşlarıyla paylaşır hem görüş alır hem de onları yazmaya teşvik ederdi. Halayı sever, her halay çektiğinde mutlu olur, gözlerinin içi gülerdi.
Melsa arkadaş güneybatı Kürdistan’ın Kobani kentinde doğup büyümüştü. Bölgenin feodal ölçülerine boyun eğmemişti. Büyük arayışları olmuş, bu arayışları sonucunda PKK ile tanışmıştı. Partiye katılımından sonra güneybatı Kürdistan’da kültürel çalışmalarda yer almış, emekleri geçmişti. Her ne kadar sistemin kadına dayattığı ölçüleri kabul etmese de halkın değerlerine saygı duyar gereklerine göre yaklaşırdı. Ana dilinde okuma yazmayı çok iyi öğrenmişti. Saflarda okuma yazması olmayan kadın yoldaşlarına büyük bir gururla ve zevkle okuma yazmayı öğretir, kendilerini geliştirmeye teşvik ederdi. Onun için bir kadın yoldaşına okuma yazmayı öğretmek onun için her şeyden daha değerliydi. Bu nedenle kendisine ‘Mamoste’ derdik. O’da bu hitabımıza çok sevinirdi. Çünkü Kürdistan da bir mamostenin ne kadar çok şey yapacağını ve bunun ne kadar kutsal bir şey olduğunun bilincindeydi. Hatta bazen ‘PKK de güçlü bir eğitmen olmayı çok istiyorum’ derdi. Bütün çabası da bu yönlüydü. Bu nedenle Heval Melsa hem kadın komutan hem bir öğretmen hem de bir sanatçıydı. Yoldaş olmayı bilirdi. Melsa arkadaş aynı zamanda çok güzel resim yapardı.
Savaşta çabuk gelişmiş, erkenden tecrübe kazanmıştı. Savaşta gözü pek ve öncüydü. Melsa arkadaşın yanında her zaman kendini rahat hisseder, tereddüt ve kaygı yaşamazdın. Gittiği her eylemi ve görevi başarıyla yerine getirir, başarısızlığı kendine kabul etmezdi.
Önder APO’nun bugün Kürt kızlarında yaratmış olduğu güven, cesaret ve iradeyle dağlarda eşi görülmemiş destanlar yazılmaktadır. Melsa yoldaşta destanlaşan kadın yoldaşlara bir örnekti. Belli bazı zorlanmalar yaşamışsa da kendini güçlü bir şekilde sorgulamış, daha güçlü bir iradeyle kendisini ayakta tutmayı başarmış ve yaşamda hiçbir şekilde kendini geri çekmemişti. Yaşadığı zorlanmadan sonra büyük bir çıkış yaparak Herki alanında güçlü katılım göstermiş, birçok eylemde yer alarak düşmana güçlü darbe vurmuştur. Yarattığı başarı düzeyiyle kendisine karşı daha büyük bir güven ve saygınlık kazandırmıştır. Örgütten aldığı güven kendisinde büyük moral yaratmış iddia düzeyine de yansımıştı.
Herki’de son yapılan eylemde büyük bir iddiayla kendisini dayatarak hazırlamış ve yoldaşlarında o güzel sesiyle duygu yüklü şarkılarını da söylemeyi eksik etmeden ‘serkeftin be’ şiarıyla yoldaşlarından ayrılmıştır. Viyan arkadaş ‘ Kürt ve oğulları ölümle alay ediyor’ diyordu. Melsa yoldaş sadece ölümle değil düşmanla da alay ediyordu. Bu ruhla son katıldığı eylemde saldırı grubunda yer almıştı. Bu eylemde silahını yetkince kullanmış geri çekilme esnasında havan parçalarından dolayı ağır yaralanmıştı. Arkadaşları onu öylece bırakamazdı ama o arkadaşlarını tehlikeye atmak istemiyordu. Bu nedenle kendisini almaya gelen arkadaşlarına uzaklaşmalarını istedi. Melsa yoldaş iradesiyle şahadete giderken her zamanki gibi yiğit ve cesaretiydi. Yarası ağırdı. Yoldaşlarını tehlikeye atmadı ve şahadeti kucakladı ve Zilanlar gibi özgürleşti.
Kod Adı: Melsa Kobani
Adı Soyadı: Leyla Şexe
Şahadet Tarihi Ve Yeri: 5 Temmuz 2010 Zagros Bedeve Eylemi
Zagros Başak yoldaşımız, özgürlük saflarına katılırken kullandığı ilk ismi Akif Urfa’dır.
Zagros yoldaşın yer aldığı ve şehit düştüğü Beytüşşebap eylemine dönük HPG BİM’nin yaptığı açıklaması:
“3 Temmuz günü saat 23.00 sularında Şırnak’ın Beytüşşebap ilçe merkezinde gerillalarımız tarafından Girê Sor, Bayrak Tepesi, Küçük Kato ile Bêyolkê Tepesinde 4 ayrı eylem gerçekleştirilmiştir. Birinci eylem 30 asker ve 6 mevzinin bulunduğu Girê Sor Tepesi’ne yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen eylemde arkadaşlarımız koruculara çatışmaya girmeme yönünde çağrı yapmış; fakat korucular çatışmaya katılmıştır. Buna rağmen gerillalarımız bilinçli olarak korucuları öldürmemiştir. Gerçekleştirilen eylem sonucunda Gırê Sor Tepesi gerillalarımız tarafından ele geçirilirken; burada 2’si uzman çavuş olmak üzere düşmanın 9 askeri öldürülürken, 3’ü korucu ve 6 düşman askeri de yaralanmıştır. Yaşanan çatışmalar sonucunda Fikret ve Zagros arkadaşlarımız kahramanca savaşarak şahadete ulaşmıştır.
Bayrak Tepesi’ne yönelik olarak gerillalarımız tarafından gerçekleştirilen diğer bir eylem sonucunda ise 3 düşman mevisi gerillalarımız tarafından imha edilirken, 5 asker ise öldürülmüştür.
Bêyolkê Tepesine yönelik olarak gerçekleştirilen eylemde de düşmanın ölü ve yaralıları tarafımızdan netleştirilememiştir.
Beytüşşebap Alay Komutanlığı lojmanları ve güvenliğini sağlayan tepeye yönelik olarak gerillalarımız tarafından gerçekleştirilen dördüncü eylemde de düşmanın ölü ve yaralıları netleştirilemezken, gerillalarımıza karşılık veremeyen TC askerleri, mevzilerini terk ederek Beytüşşebap şehir merkezine doğru kaçmışlardır. Düşman askerlerinin kaçışı esnasında çevrelerini rastgele taramıştır.”
Zagros Suruç yoldaşımızı tanımak için öncelikli olarak O’nun bize bıraktığı raporlarda çeşitli konularda görüşlerini okumamız aydınlatıcı olacaktır.
Zagros yoldaşımız Şehit Haki Karer İdeolojik Akademisinde yazdığı bir raporunda görüşlerini sade bir şekilde şöyle dile getirmektedir:
Parti Önderliğimizin savunmalara ilişkin yazdıkları öğretici düşüncelerle doludur.
“Ben Önderlik gerçeğini özgürlük ve kendini yeniden gerçek temelde tanıma, bilinçlenme, mücadele gerçeği, Kürt tarihinin yeniden yazılma, faşistlere karşı isyan, toplumun tüm kesimlerinin eşit ve özgür yaşama gerçeği olarak görüyorum. Tanımlarken de kesinlikle bu gerçekleri doğru temelde anlatarak yapıyorum.
Ben Önderlik gerçeğine duygusal bağlıyım. Yaklaşımlarımda hep bu temelde oldu; ama bunun artık yetmeyeceğini net olarak anlamış bulunmaktayım. Bu devreyi kendim için bir şans olarak görüyorum. Artık net olan şu, benim için savunmaları anladığın oranda güç olabilir.
Savunmaların bizim ideolojik kimliğimiz olduğunu, yüzyılın manifestosu olduğunu kesin olarak benimsemiş ve kendimi ikna etmiştim. Kesinlikle derinlikli olarak kavramalıyım.
Savunmalar beni tüm yönleriyle etkiledi; çünkü benim fazla bir bilgi birikimim yoktu. Zaten bununla birlikte ben Önderliğin ideolojisinin ve PKK’nin büyüklüğünün farkına vardım. Bu beni daha çok yoğunlaşmam gerektiği sonucuna götürdü.
Zagros yoldaşa çeşitli kavramlara ilişkin de görüşü istendiğinde verdiği cevaplar insanı çok açık bir şekilde etkilemektedir.
“Şehitler karşısında duruşum tamamıyla duygusal olup, intikamlarının alınması biçimidir. Şehitlerimizi geleceğimiz, gerçekliğimiz ve özgürlük temsilimiz olarak görüyorum. Şehitler, gerçek PKK’liler ve Önderlik ideolojisinin temel temsilcileridirler. Duruşumda çok yetmezlik var. Layık olmak için bu yetmezlikleri gidereceğimi belirtebilirim.
Düşman ise; Halkları, halkı, toplumu ve beni; partiyi ve Parti Önderliğini tüm yönüyle yok etmeye çalışan ve yok edilmesi gereken temel unsurlardır.
Kin; düşmana karşı tepki ve bunun pratikte eyleme dönüşmesidir. İntikam; düşmanın yaptıklarına doğru temelde cevap vermektir. Nefret; düşmanca yaklaşım ve somut düşmana karşı duyulan sinir, tepki ve asabiyettir.
Yaşam; direniştir-Ölüm; özgürlük uğruna verilen bedeldir.-Özgürlük; temel hedefe ulaşmaktır-İrade; yaratıcılık, inisiyatif ve pratik eylemselliktir-Sevgi; maddi ve manevi değerlere bağlılıktır.-Başarı; mücadele sonucu elde edilen kazanımlardır.
Esas aldığım ilişki tarzı örgütsel ilişki tarzıdır. Karşı olduğum ilişki tarzıysa her türlü örgüt dışı ilişkilenmedir. Bunu da tam uygulayamadığımı söyleyemem; ama tam uygulayabilmek içinde yoğunlaşma içerisindeyim.
Örgütsel ilişkilenme ölçüleridir ve öyle olacaktır. Saygı temelindedir ve ideolojik temelde olacaktır
Her türlü göreve hazırım. Yetkiyi fazla önemsemiyorum; ama devrimci sorumluluk neyi gerektiriyorsa hazırım. Görevden kaçışı örgütten kaçış olarak görüyorum. İstifayı da aynı görüyorum.
Gücü ideolojik temelde örgütsellik olarak görüyorum. Zayıflıksa bunun tersidir.
İradeli bir kişilik başarıyı esas alma, kazanımı esas alma, toplumu bütünlüklü ele alma, yoldaşlık ilişkileri, komünal yaşma gelme bana kazandırdığı bunlar.
Kendimde tespit ettiğim zayıf yan, ideolojik-siyasal yöndür. Pratik yürütmeyi daha çok esas aldım, öne çıkardım.
Evet, çevreden ve yoldaşlardan gerektiği zamanlarda gerekli ve doğru temelde yardım bekliyorum. İlgiyi hiç düşünmedim.
Doğru temelde güç verici örgütsel eleştirilere saygım var; ama tepkisel, düşürücü, doğru olmayan eleştiriler beni zorluyor. Özeleştiride bu yanlışlara cevap vermek zorunda olmadığından dolayı, her ikisi de birçok yönüyle kendini gösteriyor. İdeolojik-siyasal derinlik fazla olmadığından dolayı her ikisi de birçok yönüyle kendini gösteriyor.
Ben eğitime çok büyük hedeflerle geldim. Temel hedefim savunmaları derinlikli anlamak, Önderlik ve parti gerçeğini anlamak, şehitlere ve halka layık olabilecek dereceye ulaşmak, daha güçlü katılım sağlayabilmektir. Beklentim tüm bu hedeflere ulaşabilmek olacaktır.”
Zagros Başak yoldaş, raporunda TC devletinin Zap’a dönük yaptığı ve başarısız kalarak gerisin geriye kaçtığı işgal hareketi sürecini anlatıyor ve sonrasında eğitim ortamında bulunan Zagros yoldaşın yazdığı başka bir raporda ise O’nun yukarıda dile getirdiği ve rafine olan düşüncelerini daha iyi anlamamıza ve Zagros yoldaşı tanımamıza daha fazla yardım olacağından bu raporu da buraya almayı uygun gördük:
“Partimizin başlatmış olduğu “Edi Bese” hamlesiyle siyasi bir süreç kazanılmıştır. 3ay’a yakın süre içerisinde uluslararası güçlerin desteğiyle Türkiye tarafından yapılan hava saldırılarında kendilerince özgürlük hareketimizin güçlerini yıpratma, dağılma hesaplarını yaparak, karadan operasyonla Güneyi işgal etmeyi planlamışlardı. Operasyon sonucunda gerilla güçlerinin direnişiyle karşılaştılar. Askeri açıdan her ne kadar eksik ve yetersiz yanlar yaşanmışsa da genel olarak ele aldığımızda gerillanın yenilmezliği tüm dost ve düşmana kanıtlanmıştır. Siyasi açısından büyük kazanımlar elde edilmiştir. Halk açısından büyük bir moral ve coşku kazanılmıştır. Örgütsel açısından büyük bir inanç ve bağlılık gelişmiştir.
Şimdiye kadar görülen eğitimlerin olumlu geçtiğini belirtebilirim. Özellikle Cuma arkadaşın kasetten dinlediğimiz “parti tarihi” dersi en çok etkileyen noktaydı. Komisyonların veriliş tarzında yaşanan eksiklikler zamanında eleştirilmiştir. Anlatımlarda eksik olan yanlar tartışmalarda tamamlanmıştır. Genelde eleştiri ve özeleştirisel geçmekteydi.
Bu eğitimde bireysel olarak katılımda zayıflık yaşanmışsa da belli bir yoğunlaşmam olmuştur. Bireysel kitap okumada, arkadaşlarla tartışmalarda belli bir sorgulama düzeyi yakaladığımı belirtebilirim. Geçen pratik süreç zarfında salt pratik çalışmaları esas aldığım için, ideolojik ve Örgütsel yönümün zayıf geçtiğinin farkına vardım. Bu eğitim sürecinde salt pratik çalışmaların sürece cevap olmadığını anlayarak ideolojik ve örgütsel yanı ağır basan bir yoğunlaşmam olmuştur.
Yeni paradigmaya göre genel olarak kadro ve komuta yapımızın ideolojik yanın zayıf ve örgütsel açısından da yetersiz olduğunu gördük. Anlamada ciddi bir sorun yaşanmasa da uygulamada yetersizlikler kendini göstermektedir. Yeni paradigma için belirttiklerim benim şahsımda da kendini göstermiştir. Bunu aşmak için belli bir yoğunlaşmam olmuştur.
Eski pratiği ele aldığımızda, meşru savunma çizgisini anlama ve uygulamada yetersiz olduğunu dile getirebilirim. Eğitimi süreçle anlamada belli bir düzey yakaladığımı belirtebilirim. Uygulamayı ise pratikte sergileme inancındayım. Dar ilişkiler ve keyfiyetçi yaklaşımlardan dolayı, askeri kültür ve öz disiplin yakalama düzeyimiz zayıf kalmaktadır. Bu eğitim sürecinde bu noktalar üzerinde yoğunlaşmam olmuştur. Aşma açısından belli bir düzey kazanılmıştır.
Bu süreç içerisinde belli bir yoğunlaşmam olmuştur. Benim kişiliğimdeki bazı zayıflıkları aşmada bazı yetersiz yanlarım olduğu için, sürece cevap olmada eksik kalacağımı hissediyorum. Onun için belli bir yoğunlaşma sürecinden geçmeyi kendim için uygun görüyorum.
Devrimci Selam ve Saygılar
Akif Suruç
21-03-2008”
Yukarıda da dile getirdiğimiz gibi Zagros Başak yoldaşımın ilk kullandığı isim Akif Suruç’tur.
Bizler böylesine temiz duygularla Kürt halkının davasına inadına bağlı olan bir yoldaşımızın anısına, sonuna kadar bağlı kalacağımıza şehit Zagros’umuzun şahsında yeniden sözümüzü yeniliyoruz.
Kod Adı: Zagros (Akif) Başak
Adı Soyadı: İbrahim Başak
Şahadet Tarihi Ve Yeri: 3 TEMMUZ 2010 BOTAN BEYTÜŞŞEBAP MERKEZ EYLEM
Hevalê Hasan du gund de gelekî zorî û zehmetî kişandibû, me bi hev re jiyan kiribû. Me di ugndê Emoxanzê bi hev dû re kar dikir. Em di vî gundî de cîranê hebûn. gundê me gelekî xîzan bû, gundê me gelekî sakin û bêdeng bû û ji dinyayê xebera wî nebû û xwedî 20 malbatan bû. di vî gundî de karê herî mezin ku tu bikaribe zikê xwe têrbike. Qaçaxcîtî bû. hevalê Hesen di gund de ders dixwend, malbata wî pir feodal bû, hevalê Hesen piştî dibistana seretayî ji bo xwndina navîn bi zarokekî dinê gundê me derbasî bajarê Çaldiranê yê rojhilatê Kurdistanê bû. hindek caran di rojên ku dibistanê girtî bû dihate gund. Çima ku gund di milê xweza, av û hewa de gelekî xweşik bû. dayîka hevalê Hesen dizaroktiya wî de mirîbû, bavê wî pir bî bibû. Du birayê û sê xwişkên wî hebûn. birayê hevalê Hesen ê mezin şofêr bû û ji bo malê kardikir. Birayê wî yê biçûk ji ders dixwend, bavê wî nikarî bû karbike. Xwişka wî a mezin zewicî bû û xuşka biçûk jî hemî karên malê dikir. Bavê wî pir mirovekî nebaş bû, hevalê Hesen dema ku diçû bajêr şermdikir ku bi hevalên xwe re di bajêr de bigere, çima ku bavê wî ere nedidayê de. Jiboyî vê yekê herkesî ew hezdikir û herdem ji vî soz û gotin dihate kirin. Di vê malbatê de tenê vî jiyan fêmkiribû, ji boyî vê yekê jî xwedî seknekî bû. hevalê Yaqûm jî yek ji ew kesana bû ku ji zaroktî ve bi hevalê Hesen e bû, wekî hev jiyandikirin. Û di herkarî de bi hev re bûn. Di dibistanê de ders dixwendin, herdu jî pir ciwan bûn.
Her roj heval diahtin li gundê me, çima ku gundê medi koşeya dinyayê de bû û dûrî cihên qereqolan bû, dema heval dihatin gund yek sere diçû mala her du hvalan. Hidek caran herdu heval nedixwestin ku werin gund, çima ku gundê me û jiyana wê weke qefesekî bû ku mîna Kevok di vê de esîre. Ji bo vê yekê tenê rêka jiyan kirine tevlî bûna nava refên gerila bû. du rê di vî gundî de bû, ya yekemîn xwekuştin bû, ya duyemîn jî wek min berê gotibû tevlîbûna gerila bû. rojekî min bihîst ku hevalê Hesen û Yaqûb tevlî partiyê bûne, kesekî bawer nedikir ku hevalê Hesen were nava partiyê. Ji berk u têkiliyekî wê yê zêde bi ders xwendine re hebû.lê belê wana nizanîbû ku di dilê van hevalan de evînekî meizn tê jiyankirin. Ji bo vê yekê her kesekî tiştek digot.
Piştî sê çar salan rojekî heval hatin gundê me, di nava wan de hevalê Yaqûb jî hebû, navê yevalê Yaqûm yê kod Cîgerxwîne.
Dema ku min pirsa hevalê Hesen ji wî re kir, ji min re got ku pir dûre, lê berê min dizanîbû ku hevalê Hesen şehîdketiye. Piştî ku ez hatim nava pariyê min agahî girt ku şehîd ketiye, mixabin ez niha tu agahdariyê min li ser wî di partiyê de nîne.
Silav û rêzên şoreşgerî
Çiya Maku
Kod Adı: Şahin CİLO
Adı Soyadı: Hasan CAFERİ HAYDARANLU
Dema mirov hinek tiştan tîne ziman, pê re zehmetî jî xwe nîşan didin, nexasim dema mirov şehîdan tîne ziman, ew zehmetî qat bi qat zêdetir dibin û êşên pir kûr didin jiyandin. Çimkî di wê kêliyê de bîranînên ku hatine jiyîn, parvekirinên xweş, sohbetên germ, meşên bi coş, jiyana bi wan re û tim û tim li ser esasê rêhevaltiyê ew rihê wan ê bi hevaltiyê ve girêdayî, ew rûyê wan ê ku tim keneke germ li ser heyî, ew jiyana wan a ku tim bi têkoşînê derbas dibe hemû yek bi yek tên bîra mirov û bixwazî nexwazî êş dide mirov. Wê demê hestên mirov mîna pêlên deryayê bilind dibin û hesreta rêhevalan mirov dikşîne bêrîkirinê û hesreta wan dilê mirov ber bi wan ve kaş dike û dibe ber bi asoyên ne diyar ve.. Yek ji van şehîdan jî, rêhevala Zozan Kobanê ye. Rêhevala Zozan, hevaleke ku min ew bi keda wê û rêhevaltiya wê nas kirî bû. Roja ku min ew destpêkê dîtî di nav kar de bû û roja dawî dema min dîtî di nav komeke hevalan de bi wê kena wê ew dît. Di navbera du salan de min heval nas kir û di sala diduyan de heval şehîd ket. Tabî demeke dirêj bû ku heval dinav rêxistinê de bû û keda wê pir bû. di havîneke germ de min heval dît û di germahiya wê havînê de min ew rihê heval ê germahiya rêhevaltiyê jî dît û bi wî awayî nas kir. Di wê kêliya destpêkê de jî sekna heval kena heval ev germahî dida hîskirin. Ligel ku me hev nas nedikir, dîsa jî heval bi rêhevaltiyeke xurt nêzîkatî raber dikir. Hem sohbeta wê hem jî xizmeta wê ya hevaltiyê, şîrovekirina wê zehmet tê. Çimkî bi rastî jî bêhempa bû. Hevaleke di hevaltiya xwe de jidil, bi cewher bû; şikli nebû, bi eslî bû nêzîkatiya hevala Zozan de şikandina mirov, xistina mirov an jî biçûkdîtin nebû. Berovajî di nêzîkatiya heval de tim dilnizm bû. Li hember xistina mirova mirov bilindkirin, li hember biçûkdîtin mezinkirin, xurtkirin li hemberî şikandinê jî çêkirin hebû. Heval di jiyanê de hevaleke çêker bû, wisa qut bike û bavêje nebû. Her kêmasî bi awayekî rast çêkirin û çareserkirin esas digirt. Hevaltî bi her awayî jiyan dikir û dida jiyîn û pêşxistin. Dîsa hevaltî diparast û dixwest erkên rêhevaltiye bi her awayî pêk bîne. Hevaleke di milê uslup û xîtabet, rê û rêbaz de afrîner bû, yek çênebûya yekî dîtir dixist dewrê û bi wî awayî tiştên heyî şaş bûya, kêmasî bûya, çareser dikir. Di milê alîkariya jiyanê de jî pêşengtiya heval ber bi çav bû, bi her awayî alîkariya rêhevalên xwe dikir û bi vî awayî rêhevalên xwe bilind dikirin. Tu car xwe ji kar nedida aliyekî, tim di kar de kolektîf bû, bi rêbazê kolektîf kar dikir. Çimkî di karê kolektîf de serkeftin heye, hevala Zozan jî ev ji xwe re esas digirt. Jiyana bi hevala Zozan re, bi wate dihat jiyîn û wateya jiyana PKK’ê dihat dîtin, dihat parvekirin, rêhevaltî û gelek tiştên dîtir…
Di jiyanê de her kêmasî û şaşitî mirov dibe lêgerînan, ev lêgerîn ger ku di şopeke raste de were kirin mirov ber bi riya rast ve dibe û pêşketin û serkeftinê dibîne. Rêhevala Zozan jî, ji ber ku di şopa rast de lêgerîn kir û bi wê şopê hem pêşketinên mezin pêk anîn, hem jî serkeftin bidest xistin. Şirovekirina heval xurt bu û di milê şirovekirin û tehlîlkirina kêmasiyan de encamên xurt derdixistin holê.
Di encamê de hevala Zozan heta gihişte asta şahadetê jî di nav lêkolîn û lêpirsînê de bû. Dîsa bi awayekî rast jiyankirina rêhevaltiyê, di xeta rast de esasgirtîna meşê û têkoşînkirin ji xwe re esas girtin û têkoşînkirin ji xwere esas girt, girêdana û baweriya heval xwerû bû. Heval bi wê ve girêdana xwe pir xurt da çêkirin û di wê astê de heta çû şahadetê jî meşiya bê ku dudiliyê bijî, bê ku xwe di paş de bide, her tim tevlibûneke xurt da çêkirin bi wê tevlibûna xwe ya xurt gihişt merteba şahadetê rêheval Zozan…
Silav û Rêzên Şoreşgerî
SÎNAN BAGOK
Nasnav: ZOZAN KOBANÊ
Nav Û Paşnav: ZOZAN ABUK
Cih û Dîroka Şahadetê: 24 /7 / 2012
Çalıların içinde sızarak ilerliyorlardı. Büyük bir dikkatle önlerindeki düzlük yerlerden sürünerek dikkatle hedef doğru gidiyorlardı. Onları seyreden arkadaşların heyecanı doruktaydı; çünkü sızma grubu mevzilere 10 metrelik mesafeye yaklaşmışlardı. Oradan itibaren tehlike daha da büyüktü; ama sızma grubunun çekmeli mayınlarından haberi yoktu. Serxwebun arkadaş el bombasını eline alarak pimini düzeltti. Cihazda, tepede olan (düşman yerine mevzilere konulmuştu) arkadaşlara “tepeyi bırakın” denildi. Serxwebun arkadaş bombayı mevziye fırlattığı gibi çekmeli mayına takıldı. Önce ses mayını büyük bir gürültü ile patladı, ardından diğer ferdi silahlar çalışmaya başladı. Gerçek bir eylemden farkı düşmanın olmayışıydı. Tatbikat sona ermişti. Tatbikatın başarısı için tepede olan arkadaşlar sızma grubunun görüntüsünü ve sesini duymayacak diğeri de mayınlı bölgeden gidilmeyecekti. Birincisinde eksiklik yapılmıştı; ama ikinci engele takılmıştı. Serxwebun yoldaşın sızma timi geldiğinde herkes yanlarına koştu; çünkü mayın çok yakınında patlamıştı. Serxwebun yoldaş “bir şey yok” dedi. Çok heyecanlıydı. Göğsü inip kalkıyordu. Nefes nefese kalmıştı. Bütün hırsı, ısrarı ve kararlılığıyla bir gün düşman karşısında böylesine savaşmayı sabırsızlıkla bekliyordu ve çok ısrarlıydı.
Serxwebun yoldaş Özel Kuvvetlere katılmıştı. Temel ve ikinci devreleri başarıyla geçmişti ve daha üst bir aşama olan Özel Operasyon branşına katılmıştı. Mardin’in Kızıltepe (Qoser) ilçesindendi. Liseyi bitirmişti. Edebiyat okumuştu; ama Serxwebun yoldaşın ilgi alanı devrimci ve onun silahlı savaşımı olmuştu. Sarışın, beyaz tenli simasıyla yoldaşlarının büyük sevgisini kazanmıştı. Coşkusu, heyecanı ve fedakarlığıyla.
Mayın olmasaydı başaracaktı; ama savaşta bütün olasılıkları gözden geçirmek, ince ayrıntısına kadar hesaplamak gerekiyordu. “Onu hesaba katsaydım o çalılıklarda çekmeli tuzak hesabını yapsaydım başaracaktım. Bu bana büyük ders oldu” diyordu Serxwebun yoldaş.
Özel Operasyon branşını da başarıyla bitirdikten sonra 2008 yılı baharında Zağros’a pratiğine gider, düşmana karşı savaşır, ektiklerini biçmeye başlar. Kışın tekrar Özel Kuvvet karargahına döner. 2009 yılı baharında Mardin alanına geçmek için Zap vadisinden ayrılır, kuzey yolculuğu başlar.
Özgür maratonunda durmadan koşuyordu Serxwebun yoldaş. Bir değil, birçok başarıya koşma heyecanını yaşıyordu. Nefes nefeseydi, soluksuz bir mücadeleye katmıştı kendini. Kendi hayallerine koşuyordu. Bunları fedai kişiliğinde, yoldaşlığında, bağlılığında yaşayarak, yaşatarak ilerliyordu. Zap’tan kızıl karanfiller taşıyordu Botan’a. Mardin, Gabar onu bekliyordu kucaklamak için.
Dağları selamlayarak Gabar’a vardılar. Her gerillanın varmak istediği bir menzildir Gabar; ama Serxwebun yoldaş orayı da aşıp, Bagok’a mesken kuracaktı. Talihsizlik yakasını bırakmıyordu. Düşmanın keşif uçaklarına takılmıştı grupları. Önce uçaklarından ardından da savaş helikopterlerinin saldırısı oldu. Kobra atışlarında Serxwebun yoldaşta şehit düşer.
Yarına kalan bir aşktı Bagok’tan yankılanan. Ağıt ulaştıramadan bana Serxwebunumu sımsıkı sar onu bedenine Gabar!
Ruhunuz, ruhun şad olsun yoldaşı yoldaşlar! Sizlerin zafer yolunda bizlere devrettiğiniz özgürlük bayrağını Amed surlarında dikene dek ışıklı yolunuzda uslanmadan ilerleyeceğiz!
Hakikat Yolunun Savaşçıları
Kod Adı: Serxwebun Koser
Adı Soyadı: Fahrettin Kuzu
Şahadet Tarihi ve Yeri: 11 Temmuz 2009 Gabar’da operasyonda kobra saldırısında şehit düştü.
Rehevaltî hertim dibû çavkaniya jiyana me ya PKK ê. Rêhevaltiya jin jî di milê jiyanê de hertimî bi dilpakî û bi girêdanekî mezin xwe nîşanî hevalbendiya PKK ê da. Wek Bêrîvan, Bêrîtan, Zîlan û Viyan. Kevneşopiya ku ji wan hevalan digirt û riyekî rast de dixwaze ew kevnoşopî bie meşandin. Û bike jiyanek azad a jinê û civakê. Ew jî bandoriya xwe hewîrdora xwe dikir. Heval Sarya Qamişlo kesayetiyek wisa bû ku mîrasê tu hevalî li erdê nedihişt. Bi hêz bû hemî aliyê piskolojîk, îdeolojîk, hem jî rêxistinî he ji aliyê şer kirine de her perwerdê de jî ew hêza xwe dixwest bide hevalê xwe. Her tiştê xwe a bi tecrûbe û zanistî didaç bi kesayetiyê, ku xwe iribû jî, xwedî li partîbûyînê derdiekt tu caran tawîz nedida pîvanê xwe. Bi wî astê de bû. Ti caran hember pirsgirêkan moralê xwe nedixist. Dixwest demekî kin de pirsgirêkên ku derketî çareser bike. Bi wî şeklî jî moralek mezin dida derdorê xwe. Ciyê ku ew tê de ye ticaran bê moralî, pirsgirêk nedima. Bi berspektîfên azadiyê re dimeşiya. Li ser pîvanên rast meş de wek mînak bû.
Şerê îxanetê ya YNK de jî heval Sarya xwedî bandorî nêzîk bû. Xwedî li hevalên xwe û şehîd derket û rûmetê wan erdê nehişt. Hemberî rewşa îxanetê jî bi dilê xwe a tolhildanî berxwedankir. Îxanetkar jî hember wî berxwedanî gavê xwe nav me de jî du diliyê jî qet qebûlnedikir, tim têkoşîn dida çarçeveya rêxistinê de. Heta ku ew kesên ku duduliyê jiyandikir dixwest qezenc bike û qezenc dikir jî.
Sala 2001 an de heval Sarya jî yekîneye me de qut bû, ew qutbûna wê me hîsdikir. Ancax ew hêzê ku heval dayîbû me, me ew valatî tejî dikir. Ango çiqas jî nav me de qut bû jî, her tim sankî li rex me bû. Dîsa heval Sarya hamlê 1 ê Hezîranê de jî hember dijmin sekinî û serkeftinê esas girt û têkoşînek mezin derxiste holê.
Sala 2006 an heval Sarya îşkenceyê kul i ser Serokatî û bi soza tolhildanê şehîdan bi israrek mezin hat bakur. Heyecanek wisa avakiribû laşê xwe da dîsa heyecan, moral dida hevalan. Destpêke hate çiyayê Cûdî û demekî kin de jî bi xwezaya Cûdî re bû yek. Ji bere w xweza wiya îfade dikir. Di heman demê de rastiya dijmin jî fêmkir. Hêzek mezin a kesayetiya xwe de dida nîşandan. Piştre jî heval Sarya Cûdî berda û bêre xwe da çiyayê Gabarê. Li wê derê jî ew taybetmendiya xwe berdewamkir. Bi hewldanên xwe yên azadiyê berê xwe da karwanên şehîdan. Belê bi şerekî mezin û dijwar de laşê xwe sîper kir.
Gerek ew bê zanîn ku ew tiştên ku heval Sarya dixwest bê avakirin nava jiyanê me de, emê xwedî derkevin û em xwedî derkevin.
Silav û rêzên şoreşgerî
Rizgar Dilşêr
Ji bo bîranîna Şehîd Sarya Qamişlo
Kod Adı: Sarya CUDI
Adı Soyadı: Gûlistan EBUBEKİR
Malbata me bi gîştî welatparêze, lê yên ne welatparêz jî hene. Bavê min di sala 1995’an de şehîd dikeve. Di sala 1993’an de dema ku gundê me xirab kirin ji ber vê em derbasî başûr bû. Piştî demekê em derbasî wargeha Etrûşê bûn, ji derbasbûna başûr heta wargeha Etrûşê êdî naskirina hevalan çêbû. Di sala 1995’an de dema ku êrîşên Tirk û PDK’ê hevbeş li ser me çêdibûn, di wan êrîşan de bavê min jî şehîd ket. Ji ber vê me heval gelek ji nêz ve bi hevalan re dijiyan. Û her dem di mala me de bûn ji ber her demê dihatin û diçûn. Li ser vê bingehî naskirina me ji Rêbertî û partiyê re jî zêde bû, weke min anî ziman ji xwe me tevger nas dikir, lê piştî ku wargeha Ertûşê xerab bû em hatin Sêmêlê deştê nêzî Girêgewrê disekinîn, ez jî ji wir tevlê bûm. Heyanî sala 2006’an jî tevlêbûn ji aliyê gelê me ya wargehê pêk nehat, ji ber wê demê wargeh di bin denetima PDK’ê de bû. Û wê demê têkiliya partiyê bi wargehê re qut bû, ji ber vê jî tevlêbûn zêde nebû.
Sedema tevlêbûna me jî di aliyekê de partî naskirin hebeû, di aliyê din de jî hestiyarî, lê di aliyê din de jî di hewirdoran me hinek tişt hebûn ez tengezar dikirim. Ev hemû dibûn sedem ku mirov pertek nîşan bide û tevlê bibe. Her wiha êdî jiyana civakê nedihat jiyandin. Lê bi gîştî tevlêbûneke me ya hestiyarî çêbû.
Bi rastî kelecana tevlêbûnê ya mezin di mirovan de çêdibe, yanê tevlê bûn yan jî ji civakê qutbûn, hatin û ketina nava şoreşê hestên cûda ne. Bi taybet heval naskirin hesteke pir cûda ye. Mînak di nava civakê de hemû têkilî li ser bingehê berjewendiyan e, lê belê di nava tevgerê de hemû têkilî bêyî ku tê de berjewendî hebin di asta xwe feda kirinê de tê jiyandin. Tu kur de diçe heval hene, lê em ji şêwayeke wiha ya hevaltiyê gelek biyanî bûm, ji ber vê ev hest ji bo me gelek cûda ye.
Ji tevlêbûnê û heyanî niha asta xwe guhartinê wiha ye. Bi rastî dema ku em nû tevlê bûne, kesayeta ku me ji civakê girtiye bi giştî teng bû. Lê belê dema ku em ketin nava partiyê, me derxist zanebûnê ku divê ev hemû werin guhartin. Ji ber vê her roj û bi hêza hevalan û partiyê, bi bîrdoziya Rêbertî ji bo ava bûna kesayeteke nû ku xwedî li keda tevger û hevalên şehîd derdikeve ez kedekê didim nîşandan. Û ev yek bi demê re jî xwe di kesayeta me de dida nîşadan. Belkî gelek aliyê me yên kêm jî hene, lê ez dikarim bêjim ku ew guhartin jî di min de pêşketin. Piştî perweda şervanên nû ku me li Garê dît, herêmên ku ez lê mam e, Haftanîn û qaşûra mame.
PKK ji bo we tê çi wateyê? Dema ku mirov heyanî roja îro li dîroka kurdan temaşe dik, bi derketina Rêbertî re û PKK dana avakirin, bi rastî mijareke berfereh e. Belkî mirov nikaribe bi hemû aliyên wê bîne ziman, lê PKK ne tevgereke xwedî qalibin hişk weke partiyên noker, her wiha ji gelê kurd zêdetir ji bo hemû gelên bindest, wateyeke xwe ya cûda heye. Ji bo min jî heman wateyê digire nava xwe, ji ber wateyeke xwe ya dîrokî heye û tê wateya serî rakirina li hember bindestiyê ye.
Rêhevaltiya di nava PKK’ê de, bi têkoşîna di 35 salan de û heyanî roja îro, em nikarin bêjin ku me bi çeka di destê xwe de tenê ev têkoşîn heyanî vê rojê aniye. Ger heyanî vê rojê bi awayekî serkeftî ev têkoşîn bi rêve diçe û heyanî vê astê têkoşîn bilind bûye, ev yek bi giyana hevaltiyê ve girêdayî ye û ji vê rastiyê jî qut nîne. Ji ber vê jî rihê hevaltiyê li gel min xwedî wateyên cûda ne.
Em derbasî herêma Botanê dibin. Ji ber ji destpêkê û heyanî niha şerê me li wê herêmê xwe berdewam dike û ji bo me jî gelek girîng e. Dema ku mirov hemû têkoşînê di ber çavan re derbas dike, armancên me di warê giştî de diyarin, lê dema ez weke milîtan digirim dest ez dikarim bêjim ku me hîn jî ewqas şehîdên xwe ji bîr nekirine. Bi taybet jî şehîd bûna hevalê Adil, Kortay, Nûda, Gulbihar û bi dehan hevalên wekî wan belkî me hîn jî hevalê Ferhad ji bîr nekiriye. Her wiha di vê pêvajoyê de pêngava azadkirina rêbertiyê jî hatiye dest pêkirin. Yanê xebatên mezin ji me tên xwestin, em jî di vê zanebûnê de ne. Di vê pêvajoyê de çi ji me tê xwestin em jî ewqas bi hest, daxwaz û xeyalên pir cûda derbasî wê herêmê dibin. Tiştekî cûda nabêjim ji hemû hevalan re serkeftinê dixwazim.”
KOD ADI: HEREKOL ŞIRNAK-SİLOPİ
ADI SOYADI: HALİS KUDAYİ
ŞAHADET TARİHİ VE YERİ: 1 TEMMUZ 2010 BOTAN PERVARİ AKİR TEPE EYLEMİ
Yıllardan 2008 PKK sisteminin yörüngesine bir yıldız daha girer. Yıldızlar ülkesine güneşle buluşmak üzere zıt sistemin çekim merkezi olan kapitalist Moderniteyi yenecek güce ulaşarak, PKK sisteminin ahlaki ve politik toplumun yörüngesine yerleşir.
Sistemdeki adı Emrah, PKK saflarındaki adı Hamza. Hamza ismi büyük bir anlam taşımaktadır. Asıl olan ismin özüne layık olmaktır. Hamza savaşçı ve düşmandan parça koparan, özgür ve iradeli bir duruşta anlam buldu. Hamza ancak Hamzaca yaşama ile anlamlaşır ve yıldızlaşırdı.
Tüm PKK yıldızları gibi Hamza arkadaşta devrimci halk savaşının zafer ve özgürlük yürüyüşüne aktif katılanlardandır. Hamza arkadaşında tarihsel bir geçmişi vardır.
Hamza arkadaş 1990 yılında Kars’ın Kağızman ilçesinde doğar. Ailesi 1990’lı yılların diriliş serhıldanlarında PKK’yi tanır ve klasik yurtseverlikten çağdaş yurtseverliğe adım atar. Hamza arkadaşın ailesinin çağdaş bir yurtsever olması onun kişiliği üzerinde etki yapar. Serhat’ın koyun kişiliği ağır bastığı söylenir. Fakat Hamza arkadaşta böylesi bir durum kesinlikle söz konusu bile olamazdı. Asi ve yaratıcıydı. Babası Serhat yaylarında hayvancılık yapardı. Bundan dolayı Hamza arkadaş Kağızman’da büyümüştü. Hamza arkadaşın en belirgin özelliği arazi hakimiyetiydi. Okulu yedinci sınıfta terk etmişti. Hamza arkadaş, arazi hakimiyetini HPG saflarında da belirginleştirip öncü konumuna getirmişti. Çekim merkezi olmayı başarmıştı. Çelişkileri, özgürlük arayışları zıt sistemde yerini bulmadı. İçindeki özgürlük tutkusunu alevlendirecek, sıcaklığı ile dolan ruhları canlandıracak merkeze ulaşmak istiyordu. Zıt sisteme sığamazdı bu özgürlük aşkı. Tükenmez bir enerji ile doluydu. Enerjisini boşa harcamayacak. Bu durumda ya yaşamayacaktı ya da onurluca direnerek özgürce yaşayacaktı. Yaşayan anlam ve aşktan yoksun ölülerden olmayacaktı. Serhat dağlarına yakındı ve çok iyi tanıyordu. Çok beklemeyecek, özgürlük ve direniş kaleleri olan bu dağları mesken bilecekti. PKK geleneğinden esinlenecekti. Özgürlük ve hakikat savaşçısı olacaktı. 2008 yazında Serhat’ta özgürlük mücadelesine katılır. 2012 Serhat’ta (Glidağ bölgesi) çok kısada olsa dolu ve özgürce yarattığı beş yıllık gerilla yaşamı…
Çemçe’nin çağlayanı, Glidağın fırtınası, Tendürek’in sesiydi. Serhat’ta tarihselleşen Devrimci halk savaşının öncü militanı Hamza yoldaş …
Şehit Hamza, ilk katılımından itibaren mücadele heyecanı, atikliği, moral uyumu, askeri duruşu ve düşünüş tarzıyla güçlü militan ölçülere ulaşmayı başarmıştı. Doğal yetenekleri ve coşkulu katılımı da eklenince erken gelişim gösterdi.
Bu onu öncü konumuna getirmişti. Tendürek gibi sarp bir kırda çok kısa bir sürede (herkeste böyle yetenek olmaz) arazi ayrıntısını inisiyatifine almıştı. Hareket zamanlarında öncü olur ve nerden gideceğini iyi bilirdi. Güçlü bir fiziği vardı. İnce zekalı ve hareketliydi. Algılama ve çözümleme gücü yüksekti.
Şehit Hamza’nın en güçlü militan özelliği zor ve dar anlarda fedakarlığı ve moralli olmasıydı.
İnancı, tereddüt yaşamaz, umudunu ve yüzündeki tebessümü kaybetmeden büyük bir coşku ve moralle başarana kadar korkunç bir şekilde çaba verirdi.
PKK’ye katılması çok uzun bir süre olmamasına rağmen kendini geliştirmişti. Önder APO’nun felsefesini, parti çizgisini özümsemişti. Önder APO ve şehitlere bağlılığı yüksek bir düzeydeydi. Düşman gerçekliğini kavramıştı. Çok açık ve net konuşurdu. Düşündüğünü paylaşan bir kişilikti. Yanlış anlayışlara karşı tavırlı ve eleştireldi.
Şehit Hamza arkadaş içinde bir evren vardı. İnce duygulu ve çoçuk ruhluydu. Yoldaşlık ilişkilerinde moralli, coşkulu ve yaşamın merkezindeydi. Zor alanlarda kalmıştı, (Çemçe, Tendürek, Glidağ) buna rağmen olumsuz etkilenmediği gibi hep başarıya kilitlenmişti. Yaşamı sorgular ders çıkartır ve gelecek için şekillendirirdi.
Şehit Hamza arkadaş özde ne idi ise dışta da oydu. Hiçbir işinde göstermelik değildi.
Şehit Hamza arkadaş içindeki evreni çevresine yansıtabilmişti. Yüzündeki tebessüm eksilmezdi. Serhat’ta çıkan bir isyandı aynı zamanda fedaileşen; Ağrı isyanından, Geliye Zilan katliamına kadar tarihsel gerçekliğini bilince çıkartmış ve eyleme dönüştürmeyi başarmıştı.
Şehit Hamza arkadaş bir perspektiftir özgür yaşamak isteyene. 2012 Serhat hamlesi direnişinin intikam adıdır. PKK’ye doğru katılmak ve öncülük etmek için şehit Hamza arkadaşın bıraktığı mirası ve anlamlılıkları doğru anlamak ve pratikleştirmekle mümkündür.
Devrimci Selamlar ve Saygılar
Mücadele Yoldaşları
Hamza - Emrah Boztaş Arkadaşın Anısına…
Kod Adı: HAMZA SERHAT
Adı Soyadı: EMRAH BOZTAŞ
Ek Bilgi: 08 TEMMUZ 2012 TARİHİNED AĞRI DOĞUBEYAZIT TEPE RIZİ YAKINLARINDA ÇIKAN ÇATIŞMADA ÜÇ ARKADAŞLA ŞEHİT